Uykudadırlar ölünce uyanırlar...
Böyle demiş o peygamber. Adı geçince kalbimizin selama durduğu o insanıkâmil. Hayat dediğiniz şey demiş, uzun bir yolculukta bir lahza dinlenmek için ağaç gölgesinde yaptığımız şekerlemedir ancak...
90 yaşlarındayken anneanneme sormuştum, bu kadar savaşlar gördün, işgaller idamlar gördün ne düşünüyorsun, nasıl geçti bu hayat
"Evlâdım" demişti, "dergâhın bahçesinde bir çocuktum, gözümü bir kırptım, bir baktım senle burada diz dizeyim... Öyle geçti. Bir rüya gibi..."
***
Kuantum fiziği bilimsel bakışta büyük devrimler yarattı. İç kavgalara odaklanmış zihinler bunun pek farkına varamadı. Onlar hâlâ "Kuantum Sıçraması ne lâ" şeklinde bir oyalanmanın mahmur koridorlarında uyurgezer dolanıyorlar.
Oysa Batının büyük fizikçileri "Rasyonel" diye tapınılan bilimin, maddeci kışlalarından çıkıp yeni bir evren düşüncesini çoktan keşfettiler: Madde yok oldu!
Madde harbiden yok oldu ve 17-18-19. Yüzyıl materyalist bilim anlayışının sadece Avrupa merkezli bir mutâbakat olduğu ortaya çıktı. Bir varsayım...
Olay şöyle cereyan etti, adamlar atom altı parçacıklarını gözlüyorlardı. Evrenin yapıtaşları olan atomun dibine girmişlerdi. Birçok deneyler yaptılar ve gördükleri şey karşısında endişeye kapıldılar. Atom altı parçacıkları onlar gözlemlediği zaman madde olarak davranıyor, gözlemlemedikleri zaman tamamen dalga boyu haline geliyorlardı. Yani madde yok oluyordu. İnsan bakmasa madde, bizim sandığımız gibi orada değildi.
Yani fizik bu noktada "bilinçle" yüz yüze geldi. Maddenin bu farklı yüzleri işin içine bilinç girdiğinde değişiyordu. O zaman insan bilinci fizikle birleşti. Gerçeklik kavramı, yani bizden bağımsız bir maddi evren kavramı fosladı. Tamamen yeni bir evrenle karşı karşıyaydık. Olaya insan dahil olduğunda görünen bu yeni durum "nesnel gerçeklik" kavramını depremsel bir tarzda değiştirdi.
Değiştirdi de insanlığın kolektif sağduyusu denen materyalist-ateist yönelim hâlâ egemen. Çünkü hepimizin bakış açısını Pozitivist Dinozorlar belirlemişlerdir. Fizik, metafizik açılımlara doğru akınca o eski kabul edilmiş aydınlanmacı bilim anlayışı, kavrayışımızın kılcal damarlarımızda katı defansını sürdürmekte...
***
Nesnel dünyanın uzay ve zamanda herhangi bir gözlemci özneden bağımsız olarak var olduğu fikri modern bilimin anayasasıydı. Oysa Kuantuma göre gözlemimizden-katılımımızdan bağımsız bir evrenin var olduğu düşüncesi sonsuza kadar yok olmuştur...
Yani biz yoksak dünya ve evren, bugüne dek bildiğimiz anlamda yoktur...
Bu sonuç bilim anlayışımızda sadece bir devrim değil âdeta bir provokasyondu. Çünkü bu içsel tutumlarımızın, düşüncelerimizin, inançlarımızın, tüm enfüsi, öznel zihin durumlarımızın dünyanın anbean göründüğü bu yeni biçimde merkezi bir rol aldığı anlamına geliyordu. Bize, "bilincin" fiziğe sızmasını değil zaten başından beri orada olduğunu söylüyordu.
Yani kendimizi evrenden ayrı bir kapsüle yerleştirilmiş, bağımsız bir fail olarak düşünmemiz anlamsızdı. Bizzat evrenin ayrılmaz parçasıydık.
İnsan ve evren diye tanımlanan düalist-ikici varoluş fikri böylece ıskartaya çıktı. Yeni bir kozmos görüşünün kapıları açıldı. Hakikati, Kur'an'a ve peygamberine bakarak yeniden ve yeniden yorumlayan Sufi bilgelerin dediği gibi insan sadece mikro evren değil, bizzat onu kopyalamış bir evrenin orijinal modeli miydi