İnsan âlemin ruhudur
Geçen pazar bir İsveç filmi üstünden (Doğa Tanrı) Panteizmin post modern versiyonunu yazdık. Modern versiyonu derken, 'kaba-bayağı' versiyonu demek lazım. Spinoza'yı da harcamayalım arada...
Bu neo panteist inanç bizim ülkemizde de revaçta. Kediye köpeğe sarmak, ağaca yeşile (imar çıkana kadar) tapınmak, öte yandan insana yapılan zulme... mesela Gazze'deki seri cinayetlere "bana ne" diyerekten sırt dönmek!
Oldukça riyakâr, düşkün bir itikad...
Panteizm, İbn Arabî'nin Vahdet-i Vücuduyla karıştırılan bir mesele. Bu karıştırma kart kafaların sinsice, Batı eğitimiyle meseleye bakanların da çaresizce yaptığı bir şey. Spinoza dendiği zaman akan sular, maalesef bir İslam Düşünürünün tevhid bilinciyle karşılaşıldığı vakit kesilmekte. Ki Spinoza'dan 500 sene evvel yaşamış bir bilgeden bahsediyoruz. Spinoza'yı; İbn Rüşd, İbn Sina kadar etkileyen bir dehadan...
Gazâli'ye göre, mecaz mertebesinden hakikate yükselen ârifler, varlıkta Allah'tan başka hiçbir varlığın olmadığını, O'ndan başka ne varsa hepsinin yok hükmünde olduğunu açıkça görmüşlerdir. Çünkü O'nun varlığından başka her şey yok olucudur.
"Allah'tan başka varlık yoktur" fikrini kesin olarak kabul eden Gazâli'de, "Varlığın Birliği (Vahdet-i Vücud) telakkisini üstü kapalı bile olsa görmek mümkün.
İslâm tasavvufunda Hakk ile Halk (yaratılan) üstüne genellikle iki tür anlayış ortaya çıkmakta. Bunlardan birincileri, "Her şey O'dur" deyip yaratılan her şeyi Mutlak Varlığın çeşitli tecelli ve işleri (Şeni) sayarlar. İkincileriyse, "Her şey O'ndadır" fikriyle bütün eşyayı Allah'a bağladıkları halde, iki "Vücud" kabul ederler. Birinci grup Vahdet-i Vücudçular, ikinci grup ise Vahdet- i Şuhudçular diye isimlendirilir. Bu iki doktrin, aslında birbirlerinden çok farklı şeyler değildir; ama şimdilik burada bırakalım...
Vahdet-i Vücud deyince akla hep İbn Arabî gelir. Fakat bu sistemin mimarı durumunda olan Muhittin Arabî, sistemine Vahdet- i Vücud diye bir ad koymamıştır. Onun eserlerinde Vahdet-i Vücud yerine, 'Keşif ehli' ve 'Vücud ehli' kullanılmıştır.
Varlığın Birliği, Vahdet-i Vücud olarak isimlendirilen bu düşüncenin sistematiğini kuran İbn Arabî, üstün bir hafıza, geniş bir bilgi, örnek bir insan olarak yaşamış, gerçek sayısını henüz bilemediğimiz yüzlerce eser vermiş hem İslam hem de Hıristiyan dünyasında ilgi toplamış bir fikir ve hâl adamıdır.
Etkilendiği İslami kaynaklar arasında Kur'an ve Hadis başta gelmektedir. Onları Beyazıd Bistami, Cüneyd Bağdadi, Hallaç, Tırmızî, Gazâli gibi ilk dönem sufiler, Eşâriler, Karmatiler, İhvan-ı Safa, İşrakiler, Farabi ve İbn Sina takip eder.
Arabî, kendi zamanındaki hikmetin geniş kaynaklarını incelemiş ve bunun üstüne kendi özgün ilhamını, bütün hakikat arayıcılarını etkileyen irfan ve tevhid felsefesini dercetmiş...