Türkiye'de doğum izinlerinde yapılması planlanan değişiklik, sadece bir çalışma hayatı düzenlemesi değil; aile, toplum ve ekonomi ekseninde daha geniş bir dönüşümün işareti. Mevcut uygulamada kadın çalışanlar için doğum öncesi 8 hafta ve doğum sonrası 8 hafta olmak üzere toplam 16 haftalık ücretli izin bulunuyor. Erkek çalışanlarda ise babalık izni özel sektörde yalnızca 5 gün. Yakın zamanda gündeme gelen yeni düzenleme çalışması ile doğum sonrası izin süresi 8 haftadan 12 haftaya çıkarılıyor; böylece toplam analık izni 20 haftaya yükseliyor. Özel sektörde çalışan babaların izni ise 5 günden 10 güne çıkacak. Yani hem annenin iyileşme ve bakım süreci güçlendiriliyor hem de babanın ilk günlerde aile içindeki rolü görünür ve aktif hale geliyor. Bugünkü yazımda, konuyu detaylı şekilde ele almaya çalışacağım.
Mevcut durum
4857 sayılı İş Kanunu m. 74'e göre kadın işçiler için ücretli analık hâli izni; doğumdan önce 8 hafta, doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta olarak düzenlenmiş durumda. Ücretli doğum izninin yanında, aileyi destekleyen başka haklar da mevcut. Özel sektördeki kadın çalışanlar, ücretli iznin bitiminde 6 aya kadar ücretsiz doğum izni kullanabiliyor. Ayrıca, çocuk bir yaşına gelene kadar her gün 1.5 saat emzirme izni hakkı var; bu süre çalışma süresinden sayılıyor.
Çalışan anneler için yarım çalışma modeli de uygulanabiliyor: İlk doğumda 60 gün, ikinci doğumda 120 gün, üçüncü doğumda 180 gün yarı zamanlı çalışma ve devlet tarafından ödenen yarım çalışma ödeneği ile destekleniyor. İsteyen ebeveynler – anne veya baba – çocuğun ilkokula başlayacağı döneme kadar kısmi süreli çalışma talep etme hakkına sahip.
Özel sektör işçi statüsünde çalışan erkekler için babalık izni süresi; kanuna göre 5 gün ücretli izin hakkı olarak tanımlanmış durumda. Buna karşılık, kamu çalışanları için babalık izni 10 gün olarak düzenlenmiş durumda.
Doğum oranları düşüyor
Bu değişiklik, aslında çok daha derin bir ihtiyaca yanıt veriyor. Türkiye'de doğurganlık oranı uzun süredir yenilenme seviyesinin altında seyrediyor. Yani nüfusu dengede tutmak için gerekli olan 2.1 seviyesinin altında seyrediyoruz. Aynı zamanda kadınların iş gücüne katılım oranı OECD ortalamasının oldukça gerisinde. Bu iki eğilim birbirini besliyor: Çocuk bakımının neredeyse tamamen kadınların omzuna yüklenmesi, kadınların işine ara vermesine, hatta iş hayatından tamamen çekilmesine yol açıyor. Dolayısıyla doğum ve ebeveyn izinlerinin güçlendirilmesi yalnızca bir sosyal hak değil, Türkiye'nin ekonomik geleceği ve toplumsal sürdürülebilirliği açısından stratejik bir ihtiyaç. Daha adil ve paylaşımcı aile politikaları hem kadın istihdamını destekler hem de ailelerin çocuk sahibi olma kararlarını olumlu etkiler. Kısacası, bu düzenleme sadece bir "izin artışı" değil, Türkiye'nin demografik ve ekonomik ufkuna dair önemli bir adım niteliğinde.

18