Son birkaç yıldır olduğu gibi bu yıl da haziran-temmuz aylarında çalışanlarda ara zam beklentisi oluşmuştu. Önceki yıllardan farklı olarak bu yıl Hükümet yetkililerinden ücret zamlarının hedeflenen enflasyon doğrultusunda yapılmasının beklendiğine ilişkin net mesajlar verildi. Enflasyon-ücret-fiyat sarmalı makro ekonomi tarafında zor kararların alınmasını gerektiriyor. Enflasyonla mücadele için ücretleri baskılayıp talebi kısmak genel kabul gören bir yöntem fakat bu yöntemin en büyük etkisi işverenler ve çalışanlar üzerinde oluyor. İşverenler ekonomik aktivitenin yavaşladığı bir dönemde maliyetleri kontrol altında tutmak ile çalışanlarını enflasyona karşı korumak arasında tercihte bulunmaya zorlanıyor. Her iki tercih de önemli soruları beraberinde getiriyor:
■ Çalışan bağlılığında ve memnuniyetinde düşüşün ticari tarafta nasıl bir etkisinin olacağı
■ Çalışan performansında düşüş riskinin önlenip önlenemeyeceği
■ Maliyet artışının karşılanıp karşılanamayacağı
■ Yetenekli çalışanların işten ayrılma riskini yönetmek için neler yapılması gerektiği
İşverenlerin büyük bölümü çalışanlarına ara zam yapamadı. Yapabilen az sayıda işveren ise yılın ilk altı ayında gerçekleşen enflasyonun altında zam yapabildi.
Çalışanlara ara zam yapamayan işverenler çalışanlarını motive edebilmek için farklı arayışlara yöneldiler. Burada gözlemlediğim iki temel eğilimden bahsetmek istiyorum. Birinci kategorideki işverenler çalışanlarına geleceğe yönelik vaatleri de içeren bilgilendirme toplantıları yapmaya başladılar. Bu toplantıların pek de etkili olmadığını görüyoruz. İkinci kategorideki işverenler ise çalışan yan hakları alanında çalışanlarına imkanlar sunmaya odaklanıyor. Motivasyon ve ödüllendirme destekleri, ulaşım desteği ve yemek kartları bunların en sık görülenleri.
Öne geçebilme fırsatı
Bu nevi destekler bu ikinci kategorideki işverenler tarafından bir maliyet kalemi olarak değil, sektördeki en yetenekli kişileri kendilerine çekerek rekabette öne geçebilme ve mevcut işlerini büyütmeye yönelik bir yatırım fırsatı olarak görülüyor. Bugünkü yazımda bu gözlemlerimden yola çıkarak çalışanlarına ara zam yapamayan ama aynı zamanda rakiplerinden de geride kalmak istemeyen işverenlerin takip edebileceği bir yöntemden bahsetmek istiyorum. Hatırlanacağı üzere Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu 6 Mart 2025'te vermiş olduğu temyiz kararıyla yemek kartlarının ayni yardım statüsünde olduğunu nihai olarak karara bağlamıştı. Peki işverenler bu karardan ne şekilde faydalanabilir
■ Öncelikli olarak bu kararın anlamı çalışanlara yemek kartlarıyla yapılan yemek yardımlarının prime esas kazanca dahil edilmeyeceğinin hukuki güvence altına alındığıdır.
■ Bir diğer deyişle, işletmesinin bulunduğu bölgede ortalama yemek fiyatlarının 600 TL olduğu bir işveren çalışanlarına günlük 600 TL yemek yardımı yapmak istemesi durumunda herhangi bir şekilde ilave prim maliyeti yüklenmek zorunda değildir.