Taraftarla değil 'doğru oyun'la!

Maçın anahtar tanımları 'Sakinlik' ve 'Serilik' olacaktı ve buna uyan ilk devre boyunca Fenerbahçe'ydi. Maçın ilk bölümde aceleci davranan Beşiktaş'ı pas oyunuyla boş kaleye gol atarak cezalandırdılar. Aslında daha fazlasını yapacak kadar da iyiydiler ama Beşiktaş'ın penaltısından başlayarak yok yere gerilip ve ellerindeki oyunu zora soktular. Düşünün, penaltıyı yapan Samet'in sarı kartı anlaşılır belki ama Dzeko, Fred ve Rebic gibi üç uluslararası kariyerin sarı kartını açıklamak mümkün mü Büyük ihtimalle tribünlerine 'O kadar takıma bağlıyız ki' gösterisi yapıyordu bu 'Usta'lar! Beşiktaş sahadaki kadrosunun ve antrenman seviyesinin gerçeğine uygun olarak 'Fırsat oyunu' oynamaya çalıştı. Lakin alacakları sonuç atacaklarından çok Fenerbahçe'nin atamamasına bağlıydı ve onlar da gerek ilk yarıda gerek ikinci yarının başında girdikleri pozisyonları atamayıp rakibe yardım ettiler. Ancak ev sahibi maçı kazanmaya pek niyetli değil gibiydi. Uzun süre oyuna hakimdi Fenerbahçe. Nihayet 60'a varıldığında Eric Bailly, olay yerine tıpkı rakip stoper Samet Akaydın gibi geç kalıp Edin Dzeko'ya hamle yaptı tabela değişti.

Haberin Devamı

Sakin kalan kazandı

Haberin Devamı

Gol sonrası Rıza Çalımbay bekleneni yapıtı ve Cenk Tosun ile Beşiktaş'ın 'Zoraki prens'i Vincent Aboubakar'ı değiştirdi. Niyet sanırım şuydu; 'Madem oyunda baştan beri bir şey yok belki marifetle işler yoluna girer!' Giremezdi... Çünkü işler baştan beri rakibin elindeydi ve bu antrenmansız takımın yapacak şeyi çok azdı ve Beşiktaş da zaten yapamıyordu. Bu memlekette derler ki; 'Taraftar büyük güçtür'! Bunu söyleyenler futbol bilgilerinden değil 'Taraftar avcılığı'nın getirisinden nemalanmanın konforundan söyler bunu. Maç rakibe galiz küfürle başladı İnönü'de, tezahüratla devam etti. Peki oyun var mıydı Sonuçta daha doğru antrenman yapan, maçta sakin kalan, doğru oynayan kazandı maçı.