Necip Uysal'ın öğrettikleri!

Yazmaktan sıkıldım ama durum bu; Beşiktaş maçlarının ilk devresi izlenirlik açısından sıkıcıdır. Bu sadece Beşiktaş tarzının değil rakiplerin oynama düzenlerinin de belirlediği bir durum. Beşiktaş ilk devre uzun süre ''tiki taka'' yapmayı sürdürse de tempo düşüklüğü nedeniyle Konya savunma bloğunu -ki takımın tamamıydı- yerinden oynatamadı! Bir kez sol kanat ortasında şaşırttılar savunmayı o da sonuçsuz kaldı. Ardından Ernest Muçi şutunda seken topu Salih tamamladı, gol oldu. İlk yarı Beşiktaş açısından Semih Kılıçsoy'un çaprazdan kaleciye nişanladığı şutu dışında bundan ibaret sayılırdı. Savunmada ise dört kritik pozisyonda faulle kesilen Necip Uysal ''dokunuşları'' vardı! Ülke ''vasat altı'' oyun temposunun sergilendiği maçın ikinci devresi de farklı değildi! Düşüne taşına oynayan iki takım da zafiyet arayışındaydı. İlginçtir pozisyonlara ender giriliyor ama pozisyonlar kolay gelişiyor, kolay görünüyordu. Elbette bu doğrudan savunma zafiyetleriyle ilgiliydi. Hatta Beşiktaş'ın ikinci golünü Beşiktaş antrenmanlarında bile atabilmek zor olurdu. Ama atıldı işte.

Haberin Devamı

Gayretle direnenler...

Haberin Devamı

Beşiktaş bu rölanti oyun, bu mecalsiz ama en azından Konya karşısındaki savunma kurgusuyla kupada bir eşiği daha geçti. Bu oyun bu düzey için yeter ama insanları tribüne çekmekte hala çok uzakta. Çoğu zaman oyun yani gösteri sonucun çok ötesine geçiyor. Ülkedeki futbol eliti bunu kavradığında işler süratle yoluna girecek ve oyun her seviyede değer görecek. ''Birinci 'bir' diğerleri hiç'' yaklaşımı ancak böyle kırılır ve bu güzel oyun ancak böyle değer üretir. Yani içerikle, eğlenceyle, romansla! Bilinir romans gücünü ''kaybetme ihtimali''nden alır. O nedenle kaybetmekten korkmayanlar en sağlam romantiklerdir. Oyunu da şiddetle kazanmak isteyenler değil kaybetmekten korkmadan oynayanlar kazanır esasen. Bir de Necip Uysal gibi kendi ikliminin zalimliğine sessizce ama gayretle direnenler!..