Başladığı gibi bitti!

Sahaya bakıldığında denk iki takım oynuyor diye düşünebilirsiniz ancak verimlilik açısından farkı yaratan atletizm ve 'hızlı düşünüp hızlı davranmak' oldu. Topu elinde tutuyor görünen Fenerbahçe ise de Bilbao'nun reaksiyon hızının düşüklüğüydü farkı yaratan. Bizde buna 'yetenek farkı' deniyor ama bu tek başına durumu açıklamaya yetmiyor maalesef. Gerçi ilk golü Samet Akaydın'ın hatasına bağlayanlar çok olacaktır. 'O golü yemese' diye başlayan cümleler kurulabilir ama bu oyunu bütüncül olarak anlamaya yetmez. Ağırlıklı olarak öne ya da yana uzun oynayarak alan bulmaya çalışan Fenerbahçe'ye karşı topu kaptığında açık alanı kolay bulan, topu kime ve nereye atacağını bilen, bunu da çarcabuk uygulayan Bilbao ilk yarı istediği sonucu almayı bildi. Hatta bir iki gol daha atabilirdi Livakoviç'e takılmasalar. Oyunu kurulumu için Amrabat'ın stoperlerin arasına girmesi de rakibin önde baskı yapmasını kolaylaştırınca, orta saha savunma zaafiyeti daha da belirginleşti Fenerbahçe'de. Hücuma çıkmadılar değil ama Bilbao ikinci bölümde daha rahat oynar hale geldi. Öyle ki, topla oynama oranları da ilk devrenin tam tersiydi... Bunu ölçmek için iki devredeki 'top çalma' istatistiğine bakmak yeterli olur sanırım. Yapılan değişiklikler de Athletic'in savunma bilgisi ve direncini kıramayınca oyun klasik söyleyişle, 'Başladığı gibi bitti'!