Tek taşımı almayacağım pırlantayı ben üreteceğim

Karbon ayak izi denildiğinde tek kelimeyle dehşete kapılıyorum. Her an her yerden,"Karbon ayak izini artırma. Çok yeme, çok alma, uçağa binme, benzinli araç kullanma, elektriğin rüzgâr ve güneşten gelenini kullan"diye başlayan sayısız yönlendirmeler var. Evet, bunlara uyacağız, uymalıyız, çünkü dünyayı çok hızlı kirlettik ve o da bize bedelini ödetiyor!..Sellerle, küresel ısınmayla, ciğerlerimizi yakan kirli havayla, azalan ve hatta yok olan bitki türleriyle... Şimdiden tedbir almazsak, bu kadarla da kalmayacağız.'Altından su akmayan köprüler'bir yana içmek için temiz su bulmakta zorlanacağız. Bu nedenle Avrupa başta olmak üzere büyük ülkeler, sanki en çok onlar kirletmemiş gibi"Karbon ayak izini azaltmazsan yarın senden aldığım ürüne vergi koyarım, öbür gün o vergiyi daha da artırırım, o da olmazsa tek malını almam"diye şart koşuyor özetle..."Büyükbaş hayvanlar gazlarıyla havayı kirletiyor"diye onlardan kurtulmayı önerenler de var da, bu bence'saçmalamanın sınırı yok'şeklinde ifade edilecek bir seviye. Neyse...

Yazının ilk satırında'dehşete kapılıyorum'dedim ya hani... İşte o dehşeti ticari hayatlarının devamı için yaşayanlar da çare arıyor. O çareler şimdilik çok ama çok pahalı. Türk sanayicisinin ihracatının yarısını Avrupa Birliği ülkelerine yaptığı düşünüldüğünde, sanayiciyi büyük harcamalar, büyük vergiler ve çok zorlu bir süreç bekliyor. Dünyada bu sürecin maliyetinin ise'100 trilyon doları'bulması bekleniyor. Hatta çok yakında'paranız olsa da alamayacağınız'ürünler olabileceği gibi'bedava verseniz satamayacağınız'durumlar da gelecek. Tabii karbon meselesi böyle giderse...

Tam o noktada müthiş bir Türk girişimci çıktı karşımıza. Geçtiğimiz hafta Teknoloji Editörümüz Ömer Temür yazmıştı sayfasında çok değerli Türk iş adamımızınbuluşunu.AVB Biyoteknolojiisimli şirket, dünyanın karbon salınımı problemine kökten çözüm olacak bir sistem geliştirmişti... İddia şuydu: AVB Biyoteknoloji, Serkan Tunç liderliğinde havadaki karbonu yakalıyor, bir dizi işleme tâbi tuttuktan sonra tertemiz hava olarak doğaya bırakıyordu. Sistemi görmek istediğimi söyledim Serkan Bey'e.."Memnuniyetle"cevabını alınca ver elini Ataşehir!.. Müthiş bir deney izledim. Daha doğrusu benim için deney de, onlar için uygulama... Düzeneğe yoğun kirlilik taşıyan hava alındı. Birkaç dakika içerisindeki o siyaha yakın gri renkteki kirli hava berraklaştı. Yani'Dr. Oxygen'adı verilen sistemle karbon atomları manyetize edilerek yakalandı ve oksijen salınımı gerçekleşerek deney tamamlandı. Bu sırada göstergelerde 30 birime kadar çıkmış olan karbon, yani bir anlamda zehir, birkaç dakikalık işlemle 13 birime kadar düştü... Yani bir uçtan giren zehir gibi hava, diğer uçtan tertemiz hâlde çıktı."Ne var bunda, herkes havayı temizleyebilir"demeniz mümkün de; mesele o yakalanan karbonda.'Moleküler manyetizasyon'tekniği denilen sistem, çimento, demir çelik, plastik, cam ve daha birçok üretim alanında kullanılma potansiyeline sahip. Evet, karbon yakalama sistemi de var dünyada. Ama onlar karbonu yakalarken, havaya başka kimyasallar salıyor. Üstelik çok zor ve pahalı bir sistem olduğu için tercih edilmiyor. Bunun yerine zehirli kimyasallar özel tanklarda sıkıştırılıp okyanusların altına gömülüyor ki, bunun da ileride nasıl bir çevresel felaketlere yol açabileceğini düşünmek bile korkunç!..