Tasarımın kalbi 50 yıl sonra yeniden Londra'da

Yıl 1969, Beatles hâlâ dağılmamış, insanlık Ay'a yeni ayak basmış ve Londra, Dünya Tasarım Kongresi'ne ev sahipliği yapıyor.

Southbank Centre'da gerçekleşen büyük buluşmada 39 ülkeden bin delege tasarımın geleceğini konuşmak için bir araya gelmiş. Aralarında Kraliyet ailesinden konuklar da varmış.

Şimdi, tam 56 yıl sonra, bu prestijli etkinlik yeniden Londra'ya dönüyor.

Üstelik bu kez çok daha büyük bir iddiayla: 'Gezegen için Tasarım.'

9-11 Eylül tarihlerinde, Barbican Centre'da düzenlenecek olan 34. Dünya Tasarım Kongresi, küresel krizlere çözüm üretme çağrısında bulunuyor.

Ev sahibi Design Council, tam da bu yüzden bu yılki temayı 'Design for Planet' olarak belirledi.

Bu, sadece bir slogan değil.

Program, sürdürülebilirlik, doğayla uyum, topluluk temelli çözümler ve etik tasarım etrafında örülmüş başlıklarla dolu.

Açılış konuşmaları, umut dolu hikayâlere ayrılmış.

Earthshot Ödülü sahibi Charlot Magayi, Nairobi'nin gecekondu mahallelerinden dünyaya açılan bir tasarım hikâyesi anlatacak. Ardından Desolenator kurucu ortağı Alexei Levene, deniz suyunu sadece güneş enerjisiyle içme suyuna dönüştüren sistemleri hakkında bilgi verecek.

Biyotasarımla ilgilenenler için ise Natsai Audrey Chieza'nın mikroplarla tasarımı birleştiren çalışmaları büyük ilgi görecek.

"Az, çoktur" felsefesiyle modern endüstriyel tasarımı şekillendiren Dieter Rams, 2025 WDO Dünya Tasarım Madalyası'nın sahibi olacak.

Ama asıl beklenen konuşmalardan biri, hiç şüphesiz Leyla Acaroğlu'na ait.

Avustralya doğumlu bir Türk tasarımcı olan Acaroğlu, hem bir sürdürülebilirlik uzmanı hem de Disrupt Design adlı girişimiyle sistem düşüncesi, döngüsel ekonomi ve gezegen merkezli inovasyon konularında dünya çapında çalışmalar yürütüyor.

Acaroğlu'nun kongredeki konu başlığı iddialı: 'Global Greenprints: Designing Resilient Futures' ('Küresel Yeşil Taslaklar: Dirençli Gelecekler Tasarlamak.')

Konuşmasında, doğayla rekabet etmek yerine onunla iş birliği yapan tasarımların neden elzem olduğunu anlatacak.

Endüstriyel tasarımın hâlâ büyük ölçüde "çıkar, kullan, at" mantığıyla işlediğini söyleyen Acaroğlu, bunun yerine "yenileyici" (regenerative) ve doğa ile iç içe geçmiş bir tasarım anlayışına geçmemiz gerektiğini savunuyor.