"Sosyal medyada olsaydım sürekli endişeli olurdum"
Londra'da küçük bir salonda Oscar ödüllü İsveçli oyuncu Alicia Vikander'in hikâyesini kendisinden dinliyorum.36 yaşındaki film yıldızı sosyal medya çelişkisini anlatıyor.
Londra'da Soho Mews House'da film endüstrisinden tanıdık isimlerle küçük bir salondayım. Karşımda Oscar ödüllü bir film yıldızı olmasına rağmen tüm tevazusuyla Alicia Vikander oturuyor. Alicia Vikander, İsveçli bir oyuncu, 15 yaşında evinden ayrılıp bale okulunda tek başına yaşamaya başlıyor. Sonra balede sakatlanınca oyunculukla ilgileniyor. İki oyunculuk okuluna başvuruyor, ikisinden de reddediliyor ama vazgeçmiyor. Daha sonra İsveç'te tesadüfen bir yapımda rol almasıyla şansı açılıyor.
strong class'read-more-detail'Haberin Devamı"Beni hep ABD'de yaşıyor sanıyorlar ama hayatımda hiç ABD'de yaşamadım, zaten Amerikan yapımı filmlerin çoğu da İngiltere'de çekiliyor" diye başlıyor anlatmaya.
"İçimden İsveç aksanı çıkıveriyor"
İlk başlarda oyunculuğu ana diliyle yapamamanın kendisini ne kadar zorladığından söz ediyor. "O rolleri İsveççe oynayabilseydim çok farklı olurdu" diyor. Bunun için ne kadar çok İngilizce ve farklı aksanları çalıştığını anlatıyor. "Yine de şimdi İngilizcem çok iyi olsa da İngiliz Amerikan aksanlarını gayet rahat yapsam da, biraz duygusallaştığımda içimden yine İsveç aksanı çıkıveriyor" diye ekliyor.
Londra'da yeni vizyona giren, prömiyerini 76. Cannes Film Festivali'nde yapan filmi "Firebrand"den bahsediyor. Jude Law, VIII. Henry'yi canlandırıyor, Alicia da Michelle Williams'ın yerine kadroya dâhil olarak Kraliçe Catherine Parr'ı
Her filme özel parfüm
VIII. Henry'nin en kötü dönemini canlandırdığı için Jude Law kendisine çok kötü kokan bir parfüm yaptırmış. "Jude her rolü için özel bir parfümcüyle çalışır ve her role göre bir parfüm yaptırırmış, hatta bu filmde benim karakterim için de bir parfüm yaptırmış" diye anlatıyor. VIII. Henry'nin parfümü o kadar kötü kokuyormuş ki, sette kameramanlar bile zorlanmışlar. "Jude'un role girmesinde koku çok etkili, bende ise müzik etkili" diyor. Bu rol için bol bol Alman tekno müzik dinlediğini ve kalp ritmini hep öyle hızlı tuttuğunu anlatıyor.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıSadece 30 arkadaş
Konu sosyal medyaya geliyor. "Film endüstrisinden tüm tanıdıklarımda görüyorum, sosyal medya onlarda anksiyeteye neden oluyor. Benim sosyal medya hesabım olsaydı çok endişeli olurdum, sürekli ne koysam, acaba beğenirler mi, ya beğenmezlerse diye sürekli kendi kendimi yerdim" diyor. Ardından da ekliyor, "Ben şanslıydım, bu sektöre sosyal medya öncesi giren son kuşaktanım", her ne kadar henüz 36 yaşında olsa da.
"O zaman film seçmelerine girerken kaç takipçiniz var diye sormuyorlardı. İlk başlarda bir Instagram hesabım vardı, sadece 30 arkadaşım olan, hâlâ o hesabım duruyor, bazen arkadaşlarım ne yapıyor diye bakıyorum ama bir oyuncu olarak daha çok takipçiye yönelik bir sosyal medya hesabım olmasını hiç istemedim" diyor.
Seçmelerde takipçi sayısına bakılıyor
"Los Angeles'a gidince insanın üstünde tuhaf bir baskı oluyor, oradayken acaba hata mı ediyorum, sosyal medya hesabı açmalı mıyım diyorum. Zaten filmlerin tanıtım dönemlerinde öyle büyük bir baskı da geliyor ama sonra düşününce bunu yaparsam özel hayatımın çok kötü etkileneceğini ve çok endişeli olacağımı düşünüyorum" diyor. "Filmlerin tanıtımı zaten kendi sosyal medya hesaplarından yapılıyor" diye de ekliyor. Daha sonra ise şimdi yapımcılık kariyerinde yeni oyuncu seçme sürecinde kendisinin de takipçi sayısına baktığını itiraf ediyor. "Ben bu devirde başlasaydım herhalde sosyal medyada varlığım olmadığı için hiçbir seçmeye çağrılmazdım" diyor.