Frank Gehry, cesur malzeme seçimleri ve tasarımlarıyla mimariyi değiştirdi. Bilbao'da inşa ettiği Guggenheim Müzesi'yle bir sanayi şehrinin kültür-sanat merkezi olarak kabul edilmesini sağladı.
96 yıllık ömrüne başka neler sığdırdı
Modern mimarlığın sınırlarını yeniden çizen, inşa ettiği yapılara işlevin yanı sıra duygu ve şaşırtıcılık katan Frank Gehry, 96 yaşında California, Santa Monica'daki evinde geçen hafta hayatını kaybetti. Frank Lloyd Wright'tan bu yana en tanınmış Amerikalı mimar olarak görülen Gehry, tasarladığı binalarla şehirlerin kaderini, mimarlığın dilini ve insanların mekânla kurduğu ilişkiyi de değiştirdi.
1929'da Toronto'da Polonya kökenli Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Ephraim Owen Goldberg adıyla dünyaya geldi. Çocukluğunda şehir maketleri yapan, asıl mesleğini ise üniversitede öğretmeninin yönlendirmesiyle keşfeden Gehry mimarlığın heykelsi ve deneysel bir alan olabileceğini tüm dünyaya gösterdi.
Ses getiren ilk çıkış
1954'te Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde mimarlık eğitimini tamamladıktan sonra Harvard'da şehir planlaması okudu. Kariyerinin başında sıradan projeler tasarlamaya zorlanmış, ancak Santa Monica'daki kendi evini dönüştürerek mimarlık dünyasında ses getiren ilk çıkışını yapmıştı. Kontrplak, zincir örgü, ham metal gibi ucuz malzemeyle bir bungalovu parçalayarak yeniden kurduğu bu ev, dönemin estetik alışkanlıklarını kıran radikal bir hareketin başlangıcıydı. 'Ne güzel ne çirkin' ama Gehry'ye özgü bir mimariydi. Hem malzeme hem de form konusunda cesur denemeler yapan Gehry, 1980'lerden itibaren bilgisayar destekli tasarımın gücünü keşfeden ilk mimarlardan biri oldu. Dijital tasarım, onun hayalindeki kıvrımları, dalgaları ve çarpışan geometrileri gerçek birer yapıya dönüştürdü. Zirveye 1997'de açılan Bilbao Guggenheim Müzesi ile ulaştı. Titanyum kaplı, yerden fışkırıyormuş gibi görünen yapı, mimarlık tarihinde ve şehircilikte de bir kırılma yarattı. Eskiden çöküşte olan bir sanayi kentinin yeniden doğuşuna ilham veren bu yapı, 'Bilbao etkisi' olarak anılan küresel bir kavramın doğmasına yol açtı.
Sıradanlıktan kurtuluş
Gehry, hayatı boyunca Pritzker Ödülü başta olmak üzere mimarların alabileceği tüm büyük ödülleri kazandı. RIBA Altın Madalyası, Americans for the Arts Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Kanada Nişanı Yoldaşlığı gibi payeler bir kültürel figür olarak da kabul edildiğini gösteriyordu. Kimi eleştirmenler eserlerini "fazla heykelsi" veya "yıldız mimar kültürünün bir ürünü" olarak nitelendirse de Gehry'nin asıl derdi form şovu yapmak değildi. Eserleri mimarlığın sıradanlıktan kurtuluşu olarak değerlendirildi.
Bugün Gehry'nin öğrencileri, çalışma arkadaşları ve izinden giden genç mimarlar, mimarlığın dijital ve heykelsi geleceğini onun açtığı yoldan ilerletiyor. Aralarında Gehry ile çalışmış olan sevdiğimiz mimarlar Saffet Kaya Bekiroğlu ve Güvenç Özel de var.

7