Latin Amerika'ya Freudyen bakış
Sigmund Freud'un hayatının son dönemini geçirdiği evdeyim. Londra'da Hampstead'deki evde, Sigmund Freud'dan sonra çocuk psikanalisti olan küçük kızı Anna Freud ve Dorothy Tiffany Burlingham yaşamaya devam etmiş. Anna Freud 1982'de ölmüş ve vasiyeti üzerine ev müze hâline getirilmiş. Hem Sigmund Freud'un hem de Anna Freud'un danışanlarını kabul ettikleri psikanaliz ile iyileştirmeye çalıştıkları odaları olduğu gibi korunmuş. Psikolojide ilk kanepeye uzanıp yapılan terapiler bu evde gerçekleşmiş. Tabii Freud'un Viyana'daki evinden sonra.
strong class'read-more-detail'Haberin Devamıİkinci Dünya Savaşı sırasında mecbur kalınca Londra'ya göçmen olarak gelmiş Sigmund Freud, eşi Martha, küçük kızı Anna, kendi hastası ve Anna'nın hayat ve çalışma arkadaşı Dorothy Tiffany Burlingham ile birlikte. Aslında bu evi ziyaret etmemin nedeni yeni açılan "Sigmund FreudLatin Amerika" başlıklı sergiyi gezmek. Ön izleme için gelen tüm davetliler, Freud'ların danışanlarının uzandığı divanları, battaniyeleri, arka plandaki dev kütüphaneyi ve Freud koleksiyonundan antika eserleri uzun uzun inceliyor.
Freud hakkında sadece evini ziyaret edenlerin değil, herkesin bir fikri var tabii. Sigmund Freud Viyana'dan Londra'ya sığınmak zorunda kaldığında bile kitaplarının büyük bir kısmını yanında getirmiş. Kanser hastası olmasına, yaşadığı ülkeyi geride bırakmak zorunda kalmasına rağmen kitaplarından vazgeçmemiş. Ve bu kitapların büyük bir bölümü Latin Amerika ülkelerinden ve İspanyolca. Freud, İspanyolcayı kendi kendine öğrenmiş, en sevdiği kitap olan Miguel de Cervantes'in "Don Kişot"unu orijinal dilinde okuma arzusu sayesinde. Hatta Brezilyalı meslektaşlarını da takip edebilmek için Portekizceye de ilgi duymuş ama çözememiş.
Hiç gitmemişti
Latin Amerika ülkelerine hiç gitmemesine rağmen, bu ülkelerde kitaplarının çevirileri yayımlanmış ve kendisi de hakkında İspanyolca yazılan kitapları okumuş ve özenle saklamış. Bugün Freud Müzesi, Sigmund Freud'un Latin Amerika'daki olağanüstü etkisini ilk kez araştırıyor. Freudyen psikanaliz genellikle Avrupa'da uygulanan bir uygulama olarak görülse de (Freud'un Viyana'daki evinde başlamış, daha sonra Berlin, Budapeşte, Londra ve Paris'te benimsenmiş) Latin Amerika'daki etkisi tartışmasız daha dramatik olmuş. 21'inci yüzyılda Latin Amerika, dünyanın en önemli psikanaliz merkezlerinden bazılarına ev sahipliği yapmakta ve Arjantin'in başkenti Buenos Aires, dünyada kişi başına düşen en fazla psikanalist sayısına sahip. "FreudLatin Amerika", Freud'un fikirlerinin bu kadar sıcak bir şekilde karşılanmasının ve bölgedeki ülkelerin kültürü ve toplumu üzerinde kalıcı bir etki yaratmasının nedenlerini araştırıyor. Sergi, 14 Temmuz'a kadar devam edecek.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıBabasının izinde
Müzede görüyorum, Freud son günlerinde de terapi yapmaya devam etmiş, bir kulağı duymamasına rağmen, hastalarının yattığı divanın yanına ergonomik bir sandalye koyarak hastalarını dinlemiş. Anna Freud da babasının izinden gitmiş, bu arada babasının danışanı Dorothy Tiffany Burlingham ile yakınlaşmış, Burlingham'ın kızı ve oğluna terapi yapmaya başlamış. Burlingham da, Freud ailesi gibi köklü bir aileden geliyor. Bugün Bernard Arnault'nun LVMH Grubu'nun sahibi olduğu TiffanyCo'nun kurucusunun torunu. New York'ta doğmuş, büyümüş, evlenip 4 çocuk sahibi olduktan sonra boşanmış ve oğlunun psikosomatik cilt hastalığına çare bulabilmek için Viyana'ya Sigmund Freud'a gitmiş. Gidiş o gidiş Bir daha New York'a dönmemiş. Önce Freud'un Viyana'daki evine yerleşmiş, sonra da aileyle birlikte Londra'ya taşınmış. 1979'da 88 yaşında, birlikte yaşadığı ve çalıştığı Anna Freud'un evinde ölmüş.