Bu hafta İstanbul Bienali, önümüzdeki hafta ise Contemporary Istanbul ile şehirde sanat takvimi yoğunlaşıyor. Bienalle eş zamanlı gerçekleşen sergiler arasında benim için çok özel, iki değerli ismin sergileri var. Açılışları bugün.
Elif Uras'ın 'Ellerinde Toprak' sergisi
Elif Uras'ın Galerist'teki yeni sergisi 'Ellerinde Toprak', kadın emeğine, geleneksel üretim biçimlerine ve seramiğin taşıyıcılığına odaklanıyor.
İznik ve New York arasında şekillenen bu seramikler, tarihsel, sosyolojik ve feminist birer anlatı olarak da okunabiliyor.
Uras, Osmanlı'dan günümüze uzanan çini geleneğini kadın bedenine ait formlarla buluşturuyor, geometrik desenlerle bezediği yüzeylerde neolitik figürlerden İslam sanatına, Batı modernizminden süsleme sanatına geniş bir referans alanı kuruyor.
Bu zenginlik, derinlemesine bir toplumsal hafızayı da sergiliyor.
Sergideki 'Altın Günü', 'Anaerkil Direniş' ve 'Zanaat Sarayı' gibi işler, kadın emeğinin görünmezliğine, altınla kurulan aidiyet ilişkilerine ve kültürel sürekliliğe dair sorular da soruyor.
Elif Uras'ın eserleri, geleneğe teslim olmayan ama onunla diyalog kurmayı bilen bir sanat anlayışını temsil ediyor.
Sergi 8 Kasım'a kadar Galerist'te görülebilir.
'Yüzeyin Ötesinde': Ayşegül Dinçkök
Bazen dünyayı anlamak için yüzeye değil, derinliğe bakmak gerekir.
Ayşegül Dinçkök, su altına ilk kez indiğinde, karşısında sadece balıklar, mercanlar ve renkler yoktu.
Derin bir sessizlik, kırılgan bir yaşam ve haykırmadan da bağıran bir çağrı vardı.