Gözleriyle konuşan çocuklar: Nara Retrospektifi

Londra'nın prestijli Hayward Gallery'si, bu yaz Japon çağdaş sanatının en aykırı ruhlarından Yoshitomo Nara'yı ağırlıyor.

Nara'nın ilk bakışta masum görünen o koca gözlü çocukları büyüleyici, biraz yaklaştığınızda ise fark ediyorsunuz, gözbebeklerinde bir tehdit var.

Bıçağını gizleyen bir öfke, oyuncak gitarıyla sisteme kafa tutan bir çocuk ruhu.

Hayır, bu bir yanılsama değil.

Bu, Nara'nın çocukluğundan taşan punk bir haykırış.

Hayward'daki retrospektif, sanatçının 40 yıllık üretim sürecini ilk kez bu kadar kapsamlı şekilde Birleşik Krallık'ta izleyiciyle buluşturuyor.

Sergi, daha önce Bilbao Guggenheim ve Almanya'daki Museum Frieder Burda'da sergilenen büyük Nara retrospektifinin genişletilmiş ve daha kişisel bir versiyonu.

Londra'da açılıştan iki gün önce ise Nara, Anfield Stadyumu'nda Bruce Springsteen ve Paul McCartney'nin sahneye çıktığı o sürpriz düet gecesindeydi.

Belki de bu, 2022'de Stella McCartney ile gerçekleştirdiği iş birliğinin bir uzantısıydı.

Nara, sadece galeride değil, özel hayatında da hep bir rock star gibi davranıyor: sessiz ama sahici.

Hayward'daki sergiye adım attığınızda sizi bir kulübe karşılıyor:

Boş bira kutuları, plaklar, karalanmış kartonlar ve duvardan akan David Bowie, Nick Drake, Neil Young sesleri...

Küçük bir çocuk figürü çimlerin üzerinde oturuyor: "Place like home" yazıyor üstünde.

Nara'nın "ev"i müzik, çizim ve içsel yalnızlığın buluştuğu bu sığınak olmuş her zaman.

Çocukken Japonya'nın kuzeyindeki Tohoku bölgesinde yalnız büyüyen Nara, Amerika'ya ait askeri bir radyo istasyonu olan Far East Network'ten yayılan seslerle tanışmış dünyayla.

O sesler – Bob Dylan'dan The Ramones'a – Nara'nın iç sesini şekillendirmiş.

İşte bu yüzden o küçük karakterler gitar çalıyor, küfrediyor, çiçekleri kesiyor, bazen evleri ateşe veriyor. Çizdikleri çocuk değil, aslında bir başkaldırı.

Nara'nın sanatı kronolojik bir çizgide değil, duyguların ve malzemenin izinde düzenlenmiş.

Ahşap yüzeylerden kartona, tuvale ya da seramiğe…

Nerede neyle karşılaşacağınız belirsiz.

1990'ların ortalarında bulduğu sadeleştirilmiş anlatım diliyle Nara, figürlerini arka planlardan soyutlayarak izleyiciyle doğrudan bir yüzleşmeye sokuyor.