Galler Prensesi Kate müzede küratör koltuğunda

Galler Prensesi Kate, bir kez daha sadece müze hamisi olarak değil, küratör kimliğiyle de karşımıza çıkıyor. Kate'in küratörlüğündeki 'Makers and Creators' sergisi, Doğu Londra'da, Stratford'daki V&A East Storehouse'da 2026'ya kadar devam edecek

Londra'nın doğusunda, Stratford'da açılan V&A East Storehouse, yalnızca bir sanat ve tasarım deposu değil. Bu dev yapı, İngiltere'nin kültürel belleğini fiziksel biçimde somutlaştıran; bir yandan arşiv diğer yandan sahne olan yeni nesil bir kültürel platform. Ancak bu alanı asıl dönüştüren unsur, çelik raflar arasına sıkışmış objeler değil; onlara yeni bir hikâye yükleyen farklı bakış açıları. İşte buna en iyi örnek Galler Prensesi Kate'e ait.

Haziran ayında V&A East Storehouse'u ziyaret eden Kate, sadece müzenin koruyucusu olarak değil, bizzat küratör olarak geri döndü. "Makers and Creators" (Zanaatkârlar ve Yaratıcılar) başlıklı seçkisi, geçmişin zanaatkârlarına ve sanatçılarına bir övgü niteliğinde. Kate, bu sergi için klasik kraliyeti temsil etmenin ötesine geçerek aktif bir kültürel katılımcıya dönüştü.

İlk deneyimi değil en kişisel olanı

Bu Kate'in ilk küratöryel girişimi değil. 2022'de National Portrait Gallery'de açılan "Victorian Giants: The Birth of Art Photography" sergisine özel bir "Patron Trail" hazırlamıştı. Dönemin kadın fotoğrafçılarının izlerini sürerek oluşturduğu seçki, sanat tarihine olan ilgisinin sadece akademik değil, hikâye merkezli olduğunu da göstermişti. Ayrıca 2023'te, yine National Portrait Gallery'de çocukların sosyal-duygusal gelişimini desteklemeyi amaçlayan etkileşimli bir enstalasyonun yaratım sürecinde öncü rol üstlenmişti. Kate, bu projelerle sanatın yalnızca görsel değil, duygusal ve sosyal boyutunu da merkeze alan bir yaklaşım benimsediğini kanıtladı. Bu yaklaşımını en iyi şekilde özetleyen ifadeyi ise "Makers and Creators" sergisinin duvar metninde yer verdiği şu sözlerde buluyoruz: "Bir nesneler koleksiyonu geçmişimize dair bir anlatı oluşturabilir; ama aynı zamanda geleceğe ilham da verebilir. Bu seçki, geçmişin yaratıcılarını onurlandırırken tarihi objelerin bugünkü moda, tasarım, film ve sanatı nasıl etkileyebileceğini de gösteriyor."

Bu cümle, Kate'in müzeciliğe nasıl yaklaştığını açıkça ortaya koyuyor. Objelerin kendisinden çok, anlamlarıyla ilgilenen bir küratör. Geleneksel olarak, Kraliyet ailesi sanat kurumlarının hamisi olur; ancak içerik üretimine doğrudan katılmazdı. Kate, bu kalıbı kırarak müze anlatısına dâhil oldu. Seçtiği dokuz eser, farklı dönemlere, coğrafyalara ve yaratıcı alanlara uzanarak, tarih boyunca yaratıcı olmanın çeşitli hallerini sorguluyor. V&A East Storehouse'un raflarına yerleştirilen bu mini seçki, klasik vitrin sunumlarından ibaret değil. Aksine, birbiriyle konuşan, izleyiciye sorular soran objeleri bir araya getiriyor. Peri kostümünden Çin vazosuna uzanan seçkide ortak bir nokta var: Hikâye.

Müzeye ne kazandırdı

Kate'in katkısı, sadece birkaç objeyi seçmekle sınırlı değil. Onun küratörlüğü, V&A East Storehouse'un genel felsefesiyle bütünleşiyor. Çünkü bu yeni nesil müze, yalnızca bir sergileme alanı değil, kamusal katılım, araştırma ve keşif merkezi. Peki, ama Kate'in yaklaşımı müzeye nasıl doğrudan katkı sağladı

Halkla sanat arasında yeni bir köprü kurdu. Seçtiği eserlerle tarihi objeleri gündelik yaşama bağlayarak sanatın erişilebilirliğini artırdı. Sanat eğitimi ve toplumsal etkiye destek oldu. Özellikle Beatrix Potter, Clemence Dane ve William Morris gibi figürler üzerinden, sanatın sosyal dönüşüm potansiyelinin altını çizdi. Objelere yeni bakış açıları getirdi. Kate, objeleri yalnızca sanat değeri üzerinden değil, onların duygusal ve kültürel çağrışımları üzerinden ele aldı.