Bir first lady'nin görünürlük mücadelesi

Michelle Obama'nın yeni kitabı "The Look", kıyafetlerin, kimliğin, mesajın ve temsilin aracı olduğunu ve bu aracı kapsayıcılığı, çeşitliliği, eşitliği göstermek için kullandığını anlatıyor.


Michelle Obama'nın hikâyesi artık bir first lady'nin anılarından ibaret değil. Görünürlüğün, temsilin ve kendini yeniden yaratmanın da mücadelesi aynı zamanda."Becoming" ile dünyayı dolaştığı o dev turneleri, stadyum konserlerini andıran buluşmaları hatırlayın. O kitapta Michelle Obama, Şikago'nun mütevazı bir mahallesinde başlayan hayatının nasıl Beyaz Saray'ın en görünür yüzlerinden birine dönüştüğünü tüm samimiyetiyle anlatıyordu. Kendi tabiriyle "görünmez hissetmeyi bıraktığı" ve genç siyahi bir kız olarak kendine biçilen sınırları paramparça ettiği bir hayat öyküsüydü bu.

Şimdi ise bambaşka bir Michelle ile karşı karşıyayız. Yeni kitabı "The Look", ne giydiğinden çok, neden öyle giyindiğini, görünüşün ardındaki stratejik ve duygusal katmanları açığa çıkarıyor. İlk bakışta bir moda kitabı gibi görünse de aslında görünürlüğün politik gücünü anlatıyor. Çünkü Michelle Obama için moda hiçbir zaman süslenme meselesi olmadı, kendisi modayı temsil edilmeyenleri görünür kılmak için kullandı.


Michelle Obama'nın "Becoming" turnesinde giydiği, interneti sallayan altın renkli Balenciaga diz üstü çizmeleri.

Beyaz Saray yıllarında kollarının açık olduğu bir elbisenin yarattığı etkiyi hatırlarsınız. Çok değil, ABD tarihinde Jacqueline Kennedy dâhil pek çok first lady kolsuz elbiseler giydi, ama hiçbiri Michelle Obama'nın maruz kaldığı kadar sert eleştirilerle karşılaşmadı. Michelle Obama bu tepkileri ötekileştirme aracı olarak nitelendirdi. Çünkü mesele elbisenin kendisi değildi, asıl mesele, siyahi bir kadının, üstelik first lady olarak, nasıl görünmesi gerektiğine dair köklü beklentilerin ona dayatılmasıydı.

Aynayı tersine çevirdi

"The Look", tam da bu nedenle önemli. Michelle Obama'nın giyim tercihleri üzerinden yürütülen tartışmalar, aslında Amerika'nın kadına, siyahi kimliğe ve güce bakışının bir aynası. Michelle Obama ise bu aynayı tersine çevirdi. Jason Wu gibi genç ve göçmen tasarımcılara fırsat vererek moda dünyasında yepyeni kapılar açtı. Ekonomik krizin ortasında J.Crew, H&M gibi daha ulaşılabilir markalarla "yüksek moda-sokak modası" dengesini kurarak halkla bağını koparmadı. Ve tüm bunları yaparken bir yandan first lady olmanın beraberinde getirdiği görünmez kuralları sorguladı.


Michelle Obama 2022'de Beyaz Saray'da portresinin açılış töreni sırasında örgülü rasta saçlarıyla ve genç tasarımcı Jason Wu tasarımı elbisesiyle.

Altın renkli Balencıaga diz üstü çizmeleri

İlginç olan şu ki, Michelle Obama giyim tercihleri hakkında Beyaz Saray'da olduğu dönemde konuşmamayı özellikle seçmiş. Dikkat dağıtır diye endişe etmiş. Oysa Beyaz Saray'dan ayrıldıktan sonra, özgürlüğünü belki de ilk kez bu kadar hissetti. "Becoming" turnesinde giydiği, interneti sallayan altın renkli Balenciaga diz üstü çizmeleri bu özgürlüğün sembolü gibiydi. "Artık kimin ne düşündüğünü değil, benim ne hissettiğimi önemseyebilirim" diyordu. Belki de daha önemlisi, 2022'de portre törenine örgülü rasta saçlarıyla gitmesiydi. Sekiz yıl boyunca yapamadığını, yıllar sonra genç siyahi kızlara bir mesaj olsun diye yaptı: "Bu da benim, böyle de varım" dedi.