Eskimez İpler

Yaşanmışlık insan hayatında kopmaz bir iptir. Ne olursa olsun, nereye giderse gitsin hep kendisiyle birlikte gider. Durumu hangi veçheden değişirse değişsin, nasıl biçimlenirse biçimlensin eylemin gerçekliği bir kere yaşanmıştır, tekrar aynı şekilde mümkün değildir. Tekrarın mümkünlüğü var ve ama aynı zaman düzleminde olmadığından aynı gökyüzü aynı toprak aynı bakış tezahür etmez. Kimliği yere düşenle kimliği yere düşmeyenin kimliği yere düştüğü aynı ufuk çizgisinde birleşmez. Kimliği yere hiç düşmeyen zaten ufuk çizgisidir. Kesinliği matematiğe matematik öğretecek kadar mücerret. Cetvele gelmez bir çizgi. Her an kaynayan bir ruh. Bir keredir tekrarı mümkünsüz. Kalıplarla işi yok. Her şey bir kenarda durur aslına bakılırsa. Oluşurkenki kenarlıklar sınırlamaların boyutlarındaki mendirekleri kadardır. Zemindeki berraklık yüzeydeki duruluğu hem kanıtlar hem de yönlendirir. Yolun ışıkları kendinden midir yoksa göz yanılması mı dahası ışıklandırılma mı yapılmıştır. Kendindense sorun yok, oluşumların tümü bir ufuk çizgisinden süzülmüş prizmalardır. Göz yanılması ise hava aydınlandığında kaybolur. Işıklandırılma yapılmışsa bu düğüm en zor olanıdır. Düğümü atan faktörler hangi duruma göre atmıştır ve atanlar hayatta mıdır. Kenarlıkların ucuyla sınırlamaların püskülü hangi niyetlerin mahzeninde birleşmiştir. Işıklandırılma nereden bakılırsa bakılsın yapaylığı da beraberinde getirir. Hayır teknolojinin küstahlığına vurgu yok burada. Dış müdahalenin dışarıdaki ayaklarıdır tehlike. Ayaklar ya böğre batar ya da kendi nüzulündeki bataklığa batar. Ara ki bulasın sonra. Bataklığın resmi ışıklandırılanın iradesizliğinde kendi raspalarını yaratır. Hürriyet mi çıkıp gitmiştir çoktan pushfn('ads'); İpin kökten gelmesi aydınlığın doğallığının kanıtıdır. Eğilmemenin samimiyeti her durumda insan gerçekliğinde kendi kendinin inancını yaratır. Orada vardır ve hiçbir cetvele gelmez. İçteki inanmanın gerçekliği dıştan gelen gerçekliği kendi içinde eritiyorsa sahih divanda bir eda vardır. Yaşanmışlığın verdiği uç inanmanın gerçekliğinde demir gibi ruh oluşturur. Dış gerçeklik insan gerçekliğinin kendi molekülünde yepyeni biyolojilerle içe doğru kıvrılarak özgün zemin yaratırken, yaşamışlığın verdiği hürlük kendi