İslâm Ciddiyete Davet Eder

Bir insanın Müslüman olması, Allahu Teâlâ'nın en büyük nimetidir. Bu bakımdan İslâm nimetine kavuşan kişi, "Elhamdülillah Müslümanım" der ve Allah'a hamd etmeyi öne alır. İslâmiyet, dünyanın en ciddi işidir. Zira Müslüman olan bir kişi, en başta kendisini ve bütün kâinatı yaratan, öldükten sonra diriltecek olan ve mü'minleri cennetine koyacak olan Allahu Azimüşşân'ı tanımıştır. Daha sonra Allahu Azimüşşân'ın göndermiş olduğu bütün peygamberlere ve bütün peygamberlerin de peygamberi olan Sevgili Peygamberimiz'e (asm) iman etmiştir. Peygamber Efendimiz'in (asm) tebliğ ettiği ve kıyamete kadar hükümferma olan cümle ahkâma can u gönülden îman etmiş ve başta Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde belirtilen o ahkâmı yeryüzüne hâkim kılmaya söz vermiştir. En baştan şunu belirtelim. "Lâ ikrahe fiddiyni" (Bakara Sûresi 256), meâlen, "Dinde zorlama yoktur" İlâhî bir hükümdür. Bu en başta dine girme hususundadır. Zira zorlama olsa, muhatap kişinin münafık olması mevzubahistir. İslâm devletlerinin hükmettiği topraklara bakınız, hiçbir İslâm devleti gayr-i müslim etbaa İslamiyet'e girmesi hususunda zerre kadar baskı yapmamıştır. Dahildeki gayr-i müslimler cizye vermiş, buna mukabil kendi inançlarını yaşamış, ancak hukukta İslâm hukuku uygulanmıştır. Gayr-i müslimler, verdikleri cizye (bir nevi vergi) mukabilinde can, mal ve namus emniyetine sahip olmuşlar, huzurlu ve hür bir şekilde yaşamışlardır. pushfn('ads'); Müslümanlara gelecek olursak; can u gönülden kabul ederek Müslüman olan kişiler, o andan itibaren hayatlarının her safhasında ciddi, dikkatli, titiz ve vakur olmak durumundadırlar. "Dinde zorlama yoktur" hükmü, dine girme hususundadır. Müslüman olanlara "zorlama" vardır. Müslüman olan kimse, "Ben keyfimce yaşarım, kimse bana karışamaz!" diyemez. İslâm'ın hükümlerinin bütünüyle uygulandığı bir İslâm devletinde, hukuken; alenen içki içilemez. İçki içenlere uygulanacak ceza bellidir. Alenen oruç yenilemez. Bunu yapanların cezası bellidir. Müslüman erkeklerin camiye gitmemelerinin, namaz kılmamalarının cezası bellidir. İslâm'ın hükümlerinin hâkim olduğu bir idarede, Müslüman zekâtını verecektir. Zekâtı toplamak devletin işidir. Devlet zekâtı toplar ve Tevbe Sûresi'nin 60. ayetinde belirtilen 8 sınıfa sarf eder. Müslüman, "Canım isterse zekâtı veririm, canım istemezse vermem" diyemez. Hz. Ebu Bekir (ra), hilafeti zamanında zekât vermeyi reddeden topluluklarla savaşmıştır. İslâm'da miras hukuku vardır. Vefat eden kişinin mirası, İslâm'ın belirlediği hukuka göre taksim edilir ve icap ettiğinde devlet bu hükmün uygulanmasına nezaret eder ve icap ederse zorlayıcı hükümler va'zeder. İslâmiyet'te kısas hükmü vardır. Bir kimse bir kimseye tokat atmışsa, bunun kısası vardır. Bunu şahsın kendisi uygulayamaz. Devlet uygular. Mahkemede bunu uygulayacak