Irkçılık Batırır, Kur'an'a Bağlılık Huzur ve Saadet Getirir (3)

İslâm'ın düşmanları, "ırkçılık silahını" kullanarak kardeşi kardeşe düşman etti. BOP'un kendileri açısından uygulanabilir olması, cahillik gömleğini giymiş olan Müslümanların birbirleriyle uğraşmaları idi. O gâvur oğlu gâvurlar binlerce tır silahı babalarının hayrına vermiyor. Planları, ırkçılık damarını tahrik ederek kardeş kavgaları çıkarmak, daha sonra onlarca aşireti birbirine düşürmek, neticede, "Nil'den Fırat'a büyük İsrail projesini" hayata geçirmek Onların bu kirli ve kanlı oyunlarını Kur'an'ımızın bir tek ayeti bitirir. Âl-i İmran Sûresinin 103. âyetine meâlen bakalım:

"Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a, Kur'an'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetlerini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmiş ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız."

Bu ve benzeri ayet-i kerimeleri rehber edinen Müslümanlar ve onların kumandanları, Kur'an'a bağlı İslam devletleri tarih boyunca izzet ve şerefle, huzur içerisinde yaşamışlardır. Onlarca ülke bu şuurla fethedilmiş, Kudüs-ü Şerif işgalden bu şuurla kurtarılmıştır.

Âl-i İmran Suresinin 88-112. âyet-i kerimelerinin tefsirinin yapıldığı "İ'câzü'l Kur'an" isimli eserde bu hakikatler tarihten misallerle şu şekilde anlatılmaktadır:

"Bu âyet-i kerimenin Âl-i İmran 103 sebeb-i nüzûlü Evs ve Hazrec kabileleri olsa bile, burada hitap umumidir.

"Tarih bunun şahididir ki; Evs ve Hazrec kabileleri, birbirine düşman ve aralarında 120 yıl süren harplerde birbirlerinden birçok kişi öldürmüş iken İslâmiyyet'le müşerref olunca, bu iki kabile kardeş oldular. Resul-i Ekrem (sav) geldi ve onları Kur'an üzerinde birleştirdi.

"Nasıl ki; Evs ve Hazrec iki ayrı kabile iken Kur'an'a sarıldıkları için yek-vücûd hâline gelip aralarında uhuvvet-i İslâmiyyeyi tesis ettiler. Aynen bunun gibi, İslâm tarihinde pek çok ırklar, Kur'an etrafında bir araya gelerek din-i mübin-i İslâma hizmet etmişlerdir. Meselâ; bir zaman başta Kuds-i Şerif, Antakya ve Antep olmak üzere birçok İslam beldesi işgal edilmiş, Cidde'nin de limanları istila edilmişti. Bütün bu yerlerin işgal ve istila edilmesine sebeb hakiki Şia değil, Yahudilerin gizli örgütünün âleti olan ve Yahudiler tarafından kurulmuş ve onlara ajanlık yapan o gizli müfrit Şia olmuştur. Çünkü Mısır'da Şia tarafından Fâtımî halifeliği ilan edilince İslâm âlemi fiilen ikiye bölünmüş oldu ve bundan sonra her beylik kendi hükümranlığını ilan etti ve Bağdad'da bulunan İslâm halifesinin gücü zayıfladı. O zaman Selçukluların Halep Atabeyi, bir Türk olan İmâdeddin Zengi (1128-1146) idi. Bu zât, Kürt olan Tikrit kalesinin komutanı Necmeddin Eyyûbî ve kardeşi Şerko (Aslancık) lakaplı Hasdeddin Eyyubî'yi yanına aldı ve -kabiliyyetlerinden dolayı- Necmeddin'i yardımcısı, Şerko'yu da askeriyenin başına getirdi. İmâdeddin Zengi'nin vefatıyla yerine oğlu Nureddin Mahmud Zengi (1146-1174) geçti. Bu dönemde Necmeddin Eyyûbî'nin çabalarıyla Şam, Nureddin Mahmud Zengi'nin hâkimiyetini kabul etti. Bundan dolayı da İslâm halifesi kendisine 'Sultan' ünvanını verdi. O sırada Mısır'daki Şia halifeliği Haçlılar tarafından tehdit edilmeye başlandı. Onlar da Nureddin Mahmud Zengi'den yardım istediler. O zat da İttihad-ı İslam için Şerko'nun kumandasında bir orduyu Mısır'a gönderdi. Bu ordu, Mısır ordusuyla birleşerek Haçlıları püskürttü. Fakat Mısır'ın başveziri müfrit bir Şia olan Şavak, Eyyûbîleri öldürmek için plan yaptı. Ancak Mısır âlimleri ve ordusu, buna fırsat vermedi. Neticede Şavak öldürüldü ve Mısır'ın vezirliği Şerko'nun eline geçti. Fakat Şerko hemen vefat etti. Yerine Selahaddin Eyyubî geçti (1171). Nureddin Mahmud Zengi'nin talimatıyla Şia halifesini azletti. Hutbeyi Bağdat'taki İslâm Halifesinin adına okuttu. Böylece ittihad-ı İslam büyük ölçüde temin olunmuştu. 1174 yılında Nureddin Mahmud Zengi vefat edince, Bağdat Halifesi, Selahaddin Eyyubi'yi Şam ve Mısır'ın Sultanı ilan etti. İttifak sağlandıktan sonra Selahaddin Eyyubi'nin kumandası altında beş sene gibi kısa bir sürede bütün kâfirleri İslâm memleketinden çıkardılar. Dikkat edilirse, bu işin başarılmasında en önemli husus, Türk olan Zengiler, Kürt olan Eyyubiler ve Arab olan İslam halifesinin ittifak ederek, ırkçılık yapmayarak ve ırkları ayrı ayrı olan bu zevatın birleşerek İslam birliğini temin edip ırk farkından dolayı tefrikaya girmemeleridir." (İ'cazü'l Kur'an, s. 182-183)