Kayıp nesil

Türkiye'de, gelişmekte olan ülke olması hasebiyle her 10 yıl hayat kalitesi, koşulları ve artan imkanlar nedeniyle bir öncekinden daha iyi olsa da, bir türlü istenen ve beklenen gelişme adamakıllı sağlanamadığından olsa gerek, her nesil de kendisini "kayıp nesil" olarak adlandırmaktadır. Ve işin ilginci, her nesil de kendi zaviyesinden haklı gözükmektedir. Ülkemiz, bir "kayıp nesiller ülkesi"dir ne de olsa.

Dünya, her geçen yılda, özellikle de 20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçişte sanayileşmeden bilgi çağına doğru evrilen bir trend söz konusuyken, insanların önceki nesillere göre çok daha iyi, kaliteli ve yüksek imkanlara sahip bir hayata geçmesi de dünyadaki trendle uyumlu bir süreçtir. Bir bakıma, her ülke gibi Türkiye de hızla akan bu küresel değişim ve gelişim ırmağında sürüklenip gitmekte olduğundan, hemen her ülke gibi benzer bir değim ve gelişime maruz kaldı.

Ancak tüm bunlar dahi toplumun fertlerinin istediği ve beklediği koşulları üretemedi, ekonomik yapıda gerekli olan takviye ve değişiklikler yerli yerince yapılamadı ve gelişmiş ülkeler safına geçilemedi. Bundan dolayı da, önceki nesillere göre daha iyi koşullara yaşasalar dahi, her gelen nesil bir türlü mutmain olamadı, kayıp nesil hissiyatından sıyrılamadı.

Bundan dolayıdır ki, yaşlıların gençlere yönelik "nankörlük soslu" eleştirileri ve "bizim zamanımızda şu yoktu, bu yoktu, şimdi her şey var" türü yakınmaları, görünürde her şeye sahip gözükse de mevcut konjonktürde geleceğe yönelik bakışı giderek flulaşan, önünü göremeyen hayata başlangıç safhasında bile önünde çok büyük zorluklar bulunan, okusa da, diploma sahibi olsa da, kendini yetiştirse de basit bir işten bile yoksun olan gençlere pek bir şey ifade etmiyor artık.

Önceki nesiller hayat koşullarına dair yoksunluklarında haklı olsalar bile, şunun şurasında 20-30 sene önce emekli olanların bile şimdi emekli olanlara göre kat be kat avantajlı olmaları, beğenilmeyen 90'larda bile insanların maaşlarıyla borç harç da olsa ev-araba sahibi olabilmeleri, önceki dönemlerde okuyanların iyi kötü branşlarına göre işlere yerleşebilmeleri gibi hususlar da eski kuşakların avantajlı noktaları olarak gözüküyor.

Gençlerin, Avrupa'da, Amerika'da en basit işlerde bile çalışmayı göze alacak kadar çaresizliğe sürüklendiği bir atmosfer, beğenmedikleri önceki dönemlerde kendilerini garantiye almış olan eski kuşaklar için nankörlük veya daha da uç söyleyişle hainlik olarak değerlendirilebiliyor. Ciddiye alınacak tarafı olmayan bir bakış bu! "ekonomi kriz olsa her yer dolu mu olur, herkesin elinde torbalar" vs türünden bir akıl dışı bir söylem..

Önceleri televizyon dizileri ve filmler, şimdilerde sosyal medya ünlüsü denen zevat eliyle toplumun genç bireylerinin emek harcamadan, haram-helal gözetmeksizin kestirmeden bir zenginlik, lüks, kariyer vs türünden şeylere özendirilmesi gibi bir vakıa var ortada. Namussuzların, namuslulara oranla daha cüretkar olması, cezasızlık algısıyla beraber suç işlememenin anormal sayılması, normal bir hayat çizgisine sahip, emeğiyle, damla damla sabırla biriktirerek bir hayat inşa etme düşüncesini bile ahmaklık sayılması ve belki de en önemlisi ailelerin çocuk sahibi olup çocuklarını terbiye etmemesi, ahlaklı ve erdemli bireyler olarak yetiştirmeye uğraşmaması gibi bir sürü neden bugünkü nesli tam bir kayıp nesil olmaya doğru götürüyor.