Yapay zeka kaybetti

Beklentinin yüksek olduğu bir maçtı. Nasıl olmasın ki Takımlar derbiye 2,69 puan ortalaması ile gelmişti. Bu, 65 yıllık Süper Lig tarihinde görülmüş şey değildi.

Hem Fenerbahçe'nin hem Galatasaray'ın kadroları ligin çok üstündeydi. Ve arayı açan iki takım kozlarını paylaşacaktı.

Maça 3 yıl sonra gelmişti Galatasaray taraftarı. Fenerbahçe yönetimi hoparlörleri misafir takım tribününün önüne yığmış, konuklarına sağırlık testi yapıyordu. Tuhaf olan ise Fenerbahçe tribünlerinin Galatasaray'a küfürlü tezahürata dönüştürdüğü şarkıları döndüre döndüre çalmasıydı.

Maç, maçtan önceli gerilimden eser olmadan başladı. Fenerbahçe'de İsmail Kartal dörtlü savunmaya çakılı defans oynatıyordu. İrfan Can merkeze kayarken sağ kanatta Cengiz'e şans vermişti.

Okan Buruk da Barış Alper'i sol beke alırken Mertens'i sahaya sürmüştü. Maç dengeli başladı ve koca bir 45 dakika öyle devam etti. O kadar denge vardı ki gol pozisyonu sayısında da eşitlerdi: Sıfır gol girişimi.

Barış ile Cengiz arasındaki mücadele dışında kıran kırana ikili mücadele bile yoktu. Barış hemen her mücadeleden galip çıkıp rakibini ezdi. İki santrfor İcardi ve Dzeko'ya top bile gelmedi. İcardi'ye ilk yarı biterken bir top düştü önüne ama son haftaların kontenjandan oynayan isminin bunu yakalaması mümkün değildi.

Basın tribününde "Hakem kaç dakika uzatma verdi, 1 mi" sorusuna Oğulcan Çoksayar'ın yanıtı her şeyi özetliyordu: "Artı 45 verse yeridir, oyun hiç oynanmadı ki"

Maç öncesi bir haber düşmüştü sitelere: "Yapay zekaya göre derbiyi Fenerbahçe 3-1 kazanacak" diye. Takımların futbol akıllarının da kazanmak için hamle yapmaları gerekiyordu. İsmail Kartal, Cengiz- İsmail Yüksek değişikliği ile maçı 11'e 11 hale getirdi! Ancak bu değişiklik de saman alevi gibi patlayıp söndü, oyun yeniden sönük haline büründü.

İki takım da "Kaybetmemek kazanmaktan daha önemli" düşüncesi taşıyor gibiydi. Maç kilitlenmiş, sükseli kadrolar beklentisi yüksek maçta "Dağ fare doğurdu" sözünü yeniden hatırlatır olmuştu.