Tehlikeli ağrı kesiciler mi akupunktur mu

Sabahgözünüzü açtığınızda başınız zonkluyor, işe gitmek üzereyken beliniz tutulmuş ya da akşam eve dönerken omzunuzda dayanılmaz bir ağırlık hissediyorsunuz. İlk refleksimiz ne oluyor

Tabi ki hemen bir ağrı kesici almak. Bu haplar; eczane dolabında, çantada ya da iş yerindeki çekmecede hep bir "emniyet simidi" gibi bekliyor. Ama bu kadar sık ve bilinçsizce kullanılan ağrı kesiciler ne kadar masum Kısa vadede bizi rahatlatıyor gibi görünseler de uzun vadede içten içe zarar veriyorlar. Karaciğerimizi, böbreklerimizi yoran bu ilaçlar, mide kanamalarından tutun da bağımlılığa kadar pek çok riski de beraberinde getiriyor. Dahası, bazı baş ağrıları doğrudan bu ilaçların aşırı kullanımından kaynaklanabiliyor. Yani ağrıyı geçirmek için aldığınız ilaç, bir sonraki ağrının nedeni olabilir. Peki ya size bu ağrılardan kurtulmanın daha doğal, kalıcı ve köklü bir yolu olduğunu söylesem Hem de binlerce yıllık geçmişi olan ve bilimsel çalışmalarda da etkisi kanıtlanmış bir yöntemle. Bu konu ilginizi çektiyse o zaman okumaya devam. Çünkü konumuz, hiçbir yan etki göstermeyen ve tamamen doğal bir tedavi yöntemi olan akupunktur!

Haberin Devamı

AĞRI KESİCİLER GEÇİCİ, AKUPUNKTUR KALICI MI

Ağrı kesiciler, çoğu zaman sadece semptomu bastırır. Yani sorunun köküne inmek ve çözmek yerine üstünü örter. Özellikle kronik ağrılarda bu durum daha da karmaşık hale gelir. Çünkü bir süre sonra vücut ağrı kesiciye alışır ve etkisi azalır. Siz de ilacın dozunu artırmak zorunda kalırsınız ve zamanla ilaca bağımlı hale gelebilirsiniz. Üstelik bazı ilaçlar baş ağrısını tetikleyen paradoksal etkiler bile gösterebilir. Yani siz ağrınızı geçirmek için ilaç alırsınız ama bir süre sonra ağrı kesiciler yüzünden ağrılarınız artar! Tıbbi literatürde buna "ilaç kaynaklı baş ağrısı" denir. Kısacası ağrı kesiciler hiç de masum değil. Ancak ağrılarla mücadelede elimizde güçlü bir silahımız daha var. O da geleneksel tıp yöntemleri arasında sıkça kullanılan ve doğal bir yöntem olan akupunktur. Binlerce yıllık geçmişi olan bu teknik, vücudun kendini iyileştirme gücünü harekete geçiriyor. Sinir uçlarını uyararak endorfin, serotonin gibi doğal ağrı kesicilerin salgılanmasını sağlıyor. Böylece vücut kendi ağrısını kendi başına hafifletmeyi öğreniyor. Ve işin güzel yanı ise bunun sadece geçici bir rahatlama olmaması ve düzenli uygulandığında, ağrının kökenine inen kalıcı bir iyileşme süreci başlatması.

Haberin Devamı

İĞNELERLE GELEN ŞİFA

Günümüzde modern bilimle de desteklenen akupunkturun mantığı aslında oldukça basit. Vücutta belirli noktalara yerleştirilen ince ve küçük iğneler sayesinde vücudun enerji dengesi yeniden sağlanıyor ve sinir sistemi uyarılıyor. İğneler; kasları gevşetiyor, kan akışını artırıyor ve sinir sistemini düzenliyor. Mesela boyun fıtığı yaşayan biri, fizik tedaviyle sonuç alamadığında akupunkturla ciddi bir rahatlama yaşayabiliyor. Ya da migren hastaları, ayda birkaç atak geçirirken, düzenli akupunktur sonrası neredeyse ayı ağrısız tamamlayabiliyor. Bu arada iğne kelimesi gözünüzü korkutmasın. Çünkü iğneler, o kadar küçük ki, uygulama sırasında çoğu kişi neredeyse hiçbir şey hissetmiyor. Hatta çoğu seans sırasında öyle rahatlıyor ki, hastalar uykuya bile dalıyorlar. Yani korkulanın aksine oldukça sakinleştirici bir deneyim de olabiliyor...

Haberin Devamı

PEKİ, BİLİM AKUPUNKTUR İÇİN NE DÜŞÜNÜYOR

Geleneksel tıp yöntemlerinin işe yarayıp yaramadığına dair düşünceler her zaman en çok merak edilen konular arasındadır. Bu kadar etkiliyse neden herkes kullanmıyor Çünkü bir dönem akupunktur, sadece alternatif tıbbın sınırlarında var olan bir destek tedavi olarak kabul edildi. Ancak son 20 yılda bu algı oldukça değişti. Güncel birçok araştırma akupunkturun kronik bel ağrısı, baş ağrısı ve osteoartrit gibi durumlarda etkili olduğunu kanıtladı. Üstelik uygulama sonrasında sonuçların geçici değil; etkisinin haftalar, hatta aylar sürebildiğini de gösterdi. Dünya Sağlık Örgütü de akupunkturu, belirli hastalık ve durumlarda etkili bir tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak kabul ederek, bu kadim uygulamanın modern tıpta da yerini almasına resmiyet kazandırdı. Yani bilim dünyası da artık bu yöntemi göz ardı etmiyor. Çünkü iğnelerin şifası, klinik deneylerle de onaylanmış durumda.