Kolajen olmadan vücut ayakta kalmaz!

Kolajen, vücudumuzun adeta iskeleti gibidir. Cildin gerginliği, kemiklerin sağlamlığı, kasların gücü ve eklemlerin esnekliği kolajene bağlıdır. Vücutta en bol bulunan proteinlerden biri olan kolajen, yaşla birlikte doğal olarak azalır.

Bu azalma; kırışıklıklar, eklem ağrıları, kemik zayıflığı ve kas kaybı gibi sonuçlara yol açar. Sadece yaş değil, kötü yaşam alışkanlıkları da kolajen yıkımını hızlandırır. Sigara, alkol, dengesiz beslenme ve yoğun stres kolajen düşmanıdır. Bu nedenle kolajen, yalnızca bir güzellik unsuru değil, bir sağlık yatırımıdır. Eksikliği sadece ciltte değil, tüm vücut sistemlerinde hissedilir. Kolajen seviyesini korumak, yaşlanmanın etkilerini geciktirir ve yaşam kalitesini artırır. Hadi gelin bugün kolajeni korumanın yollarını adım adım birlikte inceleyelim. Zira, kolajen olmadan vücudumuz da ayakta duramaz.

Haberin Devamı

HER BİRİ AYRI BİR KAHRAMAN

Vücudumuzda 28'den fazla kolajen tipi bulunsa da en yaygınları Tip I, II ve III'tür. Tip I kolajen, cilt, tendon ve kemik yapısında bulunur ve en dayanıklısıdır. Tip II kolajen, eklem kıkırdaklarında yer alır ve hareket kabiliyetimizi etkiler. Tip III ise iç organlarımızın ve damarlarımızın yapısını destekler, cilt elastikiyetine katkı sağlar. Yaşlandıkça bu kolajen tiplerinin üretimi yavaşlar, kalitesi düşer. Bu durum; cildin elastikiyetini kaybetmesi, eklemlerde sertlik ve kemik zayıflığı gibi sonuçlar doğurur. Kolajen, sadece bir "doku tutkalı" değil, aynı zamanda vücudu bir arada tutan temel yapı taşıdır. Hangi tipin hangi görevi üstlendiğini bilmek, doğru destekleri seçmek açısından önemlidir. Vücudumuz bu proteinleri kendisi üretse de bu üretim zamanla azaldığı için takviyeye ihtiyaç duyabilir. Bu noktada da devreye beslenme ve yaşam tarzımız girer.

SOFRANIZDA KOLAJEN OLSUN

Kolajen üretiminin devamı için protein açısından zengin besinler tüketmek şarttır. Kemik suyu, balık, tavuk, yumurta beyazı ve kırmızı et, doğal kolajen kaynakları arasında yer alır. C vitamini ise kolajen sentezinde görev alan en kritik yardımcıdır. Portakal, çilek, kivi, brokoli ve biber gibi besinler bol miktarda C vitamini içerir. Aynı şekilde çinko ve bakır mineralleri de kolajen üretimini destekleyen önemli unsurlardır. Kabak çekirdeği, badem, ceviz gibi kuruyemişler sofranızdan eksik edilmemelidir. İşlenmiş gıdalardan ve aşırı şekerden uzak durmak da kolajen sağlığı için önemlidir. Çünkü bu tür gıdalar kolajen liflerine zarar verir. Doğru ve dengeli beslenme, kolajen kaybını yavaşlatır. Yani kolajen yalnızca dışarıdan değil, içeriden de desteklenmelidir.

Haberin Devamı

KOLAJEN DÜŞMANLARINA DİKKAT!

Kolajen kaybını hızlandıran çevresel faktörleri de göz ardı etmemek gerekir. Özellikle UV ışınları kolajen yapısını bozar ve uzun süre güneşe maruz kalmak ciltte kırışıklıkları artırır. Bu yüzden yüksek koruma faktörlü güneş kremi kullanmak ihmal edilmemelidir. Aynı şekilde sigara kullanımı, kolajen liflerini parçalayarak cilt yaşlanmasını hızlandırır. Stres ise vücutta kortizol hormonunu artırarak kolajen üretimini baskılar. Bu nedenle stresi yönetebilmeyi öğrenmek hem ruh sağlığı hem de kolajen üretimi için oldukça önemlidir. Kaliteli ve yeterli uyku ise tam tersi hücresel yenilenmeyi destekler, kolajen sentezine katkı sağlar. Çünkü gece boyunca vücut onarım moduna geçer ve bu durum genç ve sağlıklı kalabilmemizin en doğal yollarından biridir. Gördüğünüz gibi kolajen dostu yaşam sadece beslenmeyle değil, alışkanlıklarla da şekillenir. Sağlıklı cilt ve güçlü bir beden için vücudumuza zarar veren etkenleri azaltmak şarttır.