Karbonhidratlar düşman mı dost mu

Sabah kahvaltısında sıcacık ekmeğin kokusuna kim hayır diyebilir ki Öğle arasında tabaktan taşan makarna, akşam sofralarında pilavın yanına eklenen bir dilim daha ekmek...

Üstelik yemeğin sonunda "ufak bir tatlı" bahanesiyle gelen o kaşık kaşık mutluluk... Tanıdık geliyor mu Aslında çoğumuzun hayatında karbonhidratlar sadece bir besin değil, neredeyse bir alışkanlık, hatta bazen bir mutluluk kaynağı. Peki bu kadar sevdiğimiz, vazgeçemediğimiz karbonhidratlar gerçekten dostumuz mu, yoksa bedenimize sinsice zarar veren bir düşman mı Son yıllarda "karbonhidrat bağımlılığı" kavramı sık sık karşımıza çıkıyor. Ancak bu bir şehir efsanesi mi, yoksa bilimsel bir temeli var mı Enerji kaynağımız olan karbonhidratları tamamen hayatımızdan çıkarmalı mıyız, yoksa onları doğru şekilde mi yönetmeliyiz Hadi gelin bugün ekmekle dostluğumuzu, makarnayla ilişkimizin gerçek yüzünü ve tatlıyla aramızdaki o karmaşık bağı birlikte mercek altına alalım. Çünkü belki de mesele karbonhidratlarda değil, onlarla kurduğumuz ilişkide gizlidir.

Haberin Devamı

KARBONHİDRATLARI SUÇLAMAK MI,ANLAMAK MI

Öncelikle şunu netleştirelim, karbonhidratlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Beynimizin temel yakıtı olan glikoz, büyük ölçüde karbonhidratlardan elde edilir. Yani ekmeği, makarnayı ya da pirinci tamamen kötülemek haksızlık etmek olur. Çünkü sorun karbonhidratlarda değil, onları nasıl ve hangi kaynaklardan aldığımızda başlıyor. Tam tahıllar, sebzeler ve meyveler gibi lifli ve doğal karbonhidratlar, vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlarken aynı zamanda vitamin, mineral ve posa desteği de sunar. Ancak işin rengi, devreye rafine unlar, şekerli atıştırmalıklar ve işlenmiş gıdalar girdiğinde değişiyor. Özellikle işlenmiş gıdalarla dolu modern beslenme düzeni, kan şekerini hızla yükseltip ardından düşürerek hem fiziksel hem de duygusal bir "iniş çıkış" döngüsü yaratıyor. Böylece kişi kendini sürekli tatlıya, hamur işine ya da abur cubura yönelirken bulabiliyor. Kısacası mesele, karbonhidratı tüketmekte değil; onu ne kadar, ne sıklıkla ve hangi formda tükettiğimizde gizli. Yani bağımlılığı tetikleyen asıl mesele burada ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı

BAĞIMLILIK MEKANİZMASI: BEYNİMİZDEKİ ŞEKER TUZAĞI

Bilimsel araştırmalar, yüksek şeker ve rafine karbonhidrat tüketiminin beyinde dopamin salınımını artırdığını gösteriyor. Yani tatlıyı, beyaz ekmeği ya da o çok sevdiğiniz hamur işini yediğinizde beyniniz aslında "ödüllendirildim" sinyali alıyor. Bu da tıpkı diğer bağımlılık türlerinde olduğu gibi bir döngü yaratıyor. Ne kadar çok tüketirseniz, beyniniz o kadar fazla dopamin istiyor. Sonra yeniden aynı tatlıya, aynı ekmeğe, aynı fast food menüsüne yöneliyorsunuz. Her lokmada kısa süreli bir mutluluk hissi, ardından gelen düşüş... Bu kısır döngü, yalnızca bedenimizi değil, yeme davranışlarımızı da yönetemez hale getiriyor. Kısacası, mesele sadece açlık değil; beynimizin bizi kandıran ödül sistemiyle kurduğu ince bir oyun.

Haberin Devamı

KARBONHİDRAT BAĞIMLILIĞININ BELİRTİLERİ

Peki, karbonhidrat bağımlısı olup olmadığınızı nasıl anlarsınız Aslında vücudumuz çoğu zaman sinyalleri veriyor. Yeter ki biz onları fark edelim. İşte dikkat etmeniz gereken bazı işaretler:

-Sürekli tatlı veya hamur işi yeme isteği: Yemek yeseniz bile canınız tatlı çekiyorsa, bu bir uyarı olabilir.

-Aç olmadan yemek yeme: Özellikle stresli, sıkıntılı veya canınızın sıkkın olduğu anlarda kendinizi mutfakta buluyorsanız, dikkat!

-Kan şekeri dalgalanmaları: Yemekten kısa süre sonra halsizlik, uyku hali veya sinirlilik hissediyorsanız, dengeniz bozulmuş olabilir.

Kontrol kaybı: "Sadece bir dilim" diyerek başladığınız tatlının nasıl bittiğini fark etmeden tabağı boşaltmak...