Yeni CHP düzeni
TATİLDEYDİM.
Bir işadamı arkadaşım ile denizi seyrederken yanımıza iki kişi geldi. İşadamının dostuydular. İranlıydı ikisi de. Muhabbet açıldı, söz İsrail saldırılarına geldi. Biz haliyle İsrail'in zalimliği ve soykırımından ötürü Netenyahu'yu eleştirmeye başladık.
İranlılar şaşırdı. "Neden İsrail düşmanısınız" dedi. Ve başladılar ülkelerine saldıran, bomba yağdıran İsrail'i övmeye. Türkiye'deki İsrail karşıtlığını anlayamadıklarını bile söylediler. Asıl şaşkın olan bizdik.
İkisi de İran'daki iktidar karşıtıydı.
Türkiye'de yaşıyorlar, buradan İran'a kaçak ihracat yapıyorlardı.
Zengindiler. Ülkelerinin Tel Aviv'den kalkan uçaklarla ve İHA'lar ile bomba yağmuruna tutulması onları çok mutlu ediyordu. İki İranlıyı dinledikçe İsrail'in nasıl bu ülkenin hücrelerine kadar sızıp, generallerini kolayca ve topluca imha ettiğini şimdi daha iyi anlıyordum. İktidar karşıtlığı düşmanla işbirliği noktasına getirmişti onları. O yüzden İran'da son savaşta yakalanan İsrail ajanlarının liderinin adına baktığımda isminin Muhammed olmasına şaşırmadım.
Adamların içeriye David'i sokmalarına lüzum yoktu. Muhammed'le gelirlerdi.
Bizde de böyle tipler çok. Gönüllü İsrail'e çalışacak eleman sayısı az değil. Biz bu topraklarda "İran ile savaşırsak İran'ı tutarım" diye twit atan CHP'liyi bir süre sonra milletvekili ve CHP Genel Başkan Yardımcısı bile yaptık. Şimdi o CHP'de "Mavi Vatan safsatadır" diyen ve Amerika'dan gelen kişi dış politikayı belirliyor.
Osmanlı'yı İngilizci- Almancı paşalar yıkmıştı.
Büyük hizmetlerinden sonra bazıları tasfiye edildi İngilizler tarafından. Hatta öldürüldü. O hainler sahipleri tarafından kurşuna dizilirken "Biz Londra için varımızı yoğumuzu harcadık.
Neden" diye ağlayarak yalvardılar. Nafileydi.
İşbirlikçi olup, sonu iyi olan yoktu.
Türkiye Savunma Sanayiine son zamanlarda büyük yatırım yapıp tüm dünyada parmakla gösterilirken hırsından ve üzüntüden deliye dönen muhalifler vardı aramızda. "Biz nasıl yaparız" diye kafayı yediler, itibarsızlaştırmak için yırtmadıkları yer kalmadı. Çıkıp ekranlara saldırdılar. Hatta bu ülkede kendi mallarına boykot çağrısı yapan bir iktidar adayı bile vardı.
Yeryüzünde bunun örneği yoktu.
CHP'yi muazzam destekle perde arkasından yöneten ve algı konusunda bir numara olan isim de bizimle aynı yerde tatildeydi. Yıllar öncesine dayanan tanışıklığımız vardı. Yemek yedik.
Ulusalcı ve yurtseverliği ile övünürdü. Ancak sohbette bir bakla çıkardı ağzından.
"Güneydoğu'yu Kürtlere vereceksin.
Muhafazakarlar Anadolu'da kalacak. Sahil şeridi de bize, laiklere ait olacak. Ben böyle düşünüyorum artık" diyordu. Yahu hani ulusalcı ve yurtseverdin
"Oğlum sen maaşı Amerika'dan alıyorsun, o yüzden mi bu noktaya geldin" dedim şaşkınlıkla. "Yok, olması gereken bu" deyip geçiştirdi. CHP'yi iktidara taşımak için tüm algı oyunlarını zirveye çıkaran bir isimdi.
Daha Özgür Özel'in adı piyasada yokken dört-beş yıl önce bana söylemişti. "Özgür Bey Başkan olacak.
Biz alttan büyük destek veriyoruz" diye. İnanmamıştım.
Ancak ne olur ne olmaz diye de dört yıl önce Özgür Özel'in esamesi geçmezken yazmıştım.
"Birileri Özgür Beyi Başkanlığa getirmeye çalışıyor" diye. Adam haklı çıktı.