Olur böyle şeyler

Trump 2. dönem Başkan seçildiği gece ilk olarak S.Arabistan veliaht prensi Salman'ı aradı. Peki ama neden
Cevabı gayet basitti. Dış borcu 38 trilyon dolara yükselen ve batma korkusu yaşayan ABD'ye para lazımdı. Money de Suudlarda fazlasıyla vardı. Prens Salman o gece Trump'a "ABD'ye 600 milyar dolarlık yatırım yapacağım." sözü verdi. Başkanlık koltuğuna tekrar hoş geldin parasıydı bu. Bir nevi de haraç anlamı taşıyordu. Trump bozuldu. "Bu rakam az Salmancım, en az 1 trilyon dolar olmalı" dedi. Yetmedi Davos'taki zirveye görüntülü bağlandı Trump. "Suudi Arabistan bize 600 milyar dolar yatıracak. Ancak ben 1 trilyon dolar istiyorum" diyerek Salman'a bir kez daha mesaj gönderdi. Ve bir baktık önceki gün Salman'a Beyazsaray'da görkemli bir ağırlama gerçekleştirdi ABD Başkanı. Roma devrini andıran borazanlar bile çalındı balkonlardan. Savaş uçakları dahi geçti üzerinden başkanlık konutunun. Çünkü Salman içeride az sonra 1 trilyon dolarlık yatırım anlaşması imzalayacaktı.
Trump 1.5 trilyon dolar da istese verecekti Salman. En azından ucuza kapatmıştı. Çünkü sicili kabarıktı. S.Arabistan'ın koruyucusu ve krallığın hamisi ABD'ydi. Eğer Washington elini çekse bir ay dayanamazdı o krallık. Dünyaya demokrasi dersleri veren, insan hakları raporları yayınlayıp sopa gösteren ABD için, söz konusu 1 trilyon dolar olunca hepsi rafa kalkıyordu.
Ne önemi vardı demokrasinin veya insan haklarının. Suud uyruklu, Amerikan vatandaşı ve Washington Post yazarı Kaşıkçı'yı Arabistan konsolosluğunda testereyle doğrayarak öldürmüşler hiç önemi yoktu. İyi ki de öldürmüşlerdi (!) Bu sayede şantaj silahı sunmuştu Suudlar Washington'a. Büyük kozdu. Vermezse 1 trilyon doları, dosyayı açarlardı hemen. Verirse de sonuna kadar cinayeti bile savunurlardı.
Nitekim de öyle oldu.
1 trilyon dolarlık imza sonrası bir gazeteci devreye girdi. 2021 tarihli CIA istihbaratını hatırlattı. Salman'ın o cinayeti onaylayan kişi olduğunu söylüyordu CIA raporu. Üstelik 11 Eylül'de ABD'yi perişan eden saldırılarda uçaklardaki teröristlerin tamamı Vehhabi ve Suud vatandaşıydı.
Hatta ABD Senatosu, 11 Eylül saldırılarında hayatını kaybedenlerin ailelerinin S.Arabistan'a dava açmasına imkan tanıyan yasa tasarını bile onaylamıştı. Vay be idi durumlar. Eldeki kozlar ve şantaj silahları enfasyonu vardı. Ne güzel bir şanstı bu. O dönemde Suud veliaht Prensi ABD'yi ziyaret ettiğinde şaşkınlığını "Yahu biz Vehhabiliği ABD istedi diye tüm dünyaya yaydık" diyerek sitem ediyor ve savunuyordu.
DEAŞ da Vehhabi'ydi. Trump da zaten "DEAŞ'ı biz kurduk" diyor, taşlar yerine cuk diye oturuyordu. Beyazsaray'daki 1 trilyon dolarlık anlaşma töreninde gazeteci Prens Selman'a "ABD istihbaratı sizin bir gazeteciyi vahşice öldürme planının başında olduğunuz sonucuna vardı. 11 Eylül'de yakınlarını kaybedenler de bugün Oval Ofis'te olmanıza öfkeli" diye söze girdi.
Soruyu "ŞAK" diye bölen Başkan Trump, gazeteciye "Sen hangi kanalda çalışıyorsun yavrucum" diyerek daldı. Gazeteci ise hem Trump'a hem Selman'a "ABD halkı size neden güvensin" diye tekrar sordu. "ABC kanalındanım" diye ekledi. Trump "Sahte haber. ABC sahte haber. Prens Selman bir beyefendidir ve müthiş bir iş çıkardı. (Suud konsolosluğunda testereyle doğranan Kaşıkçı'yı kast