1889 yılında Sultan Abdülhamid Han, Yıldız Sarayı içine bir tiyatro yaptırır. Amaç, imparatorluğa gelen yabancı devlet erkanını ağırlamak ve bu tiyatro ile buluşturmaktır. İlk Alman Kralı Wilhelm gelir ve bu tiyatroda opera dinletilir.
Tarihimizi en iyi bilenlerden biri olan emekli Kurmay Albay Ziya Burcuoğlu ile boğaz turu yaptık. Yalılardan saraylara kadar kimsenin bilmediği sırları, Boğaz'daki entrikaları, ihanetleri tek tek anlattı.
Muhteşem bilgiler verdi.
Bir imparatorluğun o yalılarda nasıl parçalara ayrıldığına dair sırlar tarih kitaplarında bile yoktu. Beni en çok etkileyenlerden biri, anlattığı bu tiyatronun barındırdığı tarihi bilgilerdi. Sultan Abdülhamid Han'ın nasıl bir deha ve nasıl bir muazzam diploması ustası olduğunu en güzel anlatan örneklerden biriydi.
İtalya'nın veliaht prensi, o dönemde İstanbul'a ziyarete geliyor. Onu tiyatroda ağırlıyorlar. Sultan Abdülhamid Han, Vahdettin'e refakat görevi veriyor. Yani kısasa kısas yapıyor ve o dönemde Vahdettin'i veliaht olarak işaret ediyor. İki veliaht tiyatro izlerken locaya bir yaver giriyor ve elindeki notu Vahdettin Han'a uzatıyor. Not Sultan Abdülhamid Han'dan geliyor.
Notta "İtalya veliaht prensine KRAL muamelesi yap" yazıyor. Vahdettin Han şaşırsa da emre uyuyor.
Tiyatro bitiminde Kral muamelesi uygulanarak kalacağı saraya uğurlanıyor. Hatta İstanbul'dan ayrılırken de sadece krallar için uygulanan top atışları yapılıyor. İtalya prensi bile KRAL muamelesiyle şaşkına dönüp şoka giriyor.
Ülkesine vardığında ise babasının öldüğünü ve kendisinin yeni KRAL olduğunu görüyor. Yani ikinci şoku yaşıyor. O dönem haberleşmenin günler sürdüğü bir dönem.
Anlıyor ki, yeryüzünde her gelişmeyi ilk öğrenen Osmanlı Sultanı Sultan Abdülhamid Han. Bu muazzam devasa istihbarata hayran kalıyor. Saygı duyuyor. Sultan Vahdettin Han tahta geçtikten sonra ülkeden ayrılmak zorunda kalınca İtalya'nın yeni kralı ve dostu onu kendi ülkesinde ağırlamak istiyor. San Remo'ya yerleşiyor. Hiçbir yardımı kabul etmiyor.
Sefalet içinde ölüyor. İtalyan tarihçi Riccardo Mandelli, Sultan Vahdettin'in son gümlerini inceleyen bir araştırma yapıyor. O dönem İtalya'da bulunan Fransız Büyükelçi'nin ülkesine gönderdiği bilgileri paylaşıyor.
Fransız elçi, Vahdettin Han vefat ettikten üç gün sonra naaşını inceliyor.
"Kalp krizinden öldüğüne dair hiçbir belirti yok.
Çünkü kalp krizinden ölenlerin cesedi hemen çürür. Bunda hiç çürüme yok" diyerek öldürüldüğüne dair rapor geçiyor.
Haftalarca bir imparatorluğun Sultanı'nın cesedi İtalya'da rehin kalıyor.
İtalyan tarihçi Mandelli "50 kişilik alacaklı kapıda bekliyordu.
İçlerinde San Remo kasabı bile vardı. Sürekli ellerindeki belgelerle bağırıyorlardı" diyor.
"Onlar benim değil, bu ülkenin" diyerek hazineden bir kuruş almadan yola çıkan ve yokluk içinde vefat eden bir Padişah'ın hazin sonu olarak tarihe geçiyor. Tiyatroda