AB eski Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrel "Türkiye, mevcut koşullarda jeopolitik önemi çok daha fazla artan bir aday ülkedir." diyordu.
Ona göre Türkiye AB için çok önemliydi.
Hatta Borrell daha da ileri gidiyor, "Türkiye olmazsa olmaz.
Olmazsa olmaz çünkü jeopolitik bağlam uzun zamandır olmadığı kadar zorlu." diye ekliyordu. Yakın bir geçmişe kadar bize tepeden bakan, her fırsatta aşağılayan bir Avrupa vardı. Bundan önceki liderlerimiz sık sık AB başkentlerine gider, kapılarda bekler, avuç açardı. Ancak son yıllarda yapılan yatırımlar, diplamasi atakları ve yaşanan gelişmeler artık Avrupa'yı Türkiye'ye muhtaç hale getirdi.
Özellikle Amerika'nın Avrupa'yı son yıllarda sürekli tokatlaması, aşağılaması, vergilerle ekonomilerini sarsması, "Siz bedavacı beleşçisiniz. Artık sizi korumak yok.
Başınızın çaresine bakın" diye ültimatomlar yağdırması kıtayı fena sarstı. "ABD artık ortağımız değil" çığlıkları Avrupa siyasetinde her yerde duyulmaya başlandı. Böyle bir ortamda Stockholm Üniversitesi'nin "Türkiye'nin gücünün yeni farkına vardık" diye rapor hazırlaması elbet boşuna değildi.
Avrupa'da şu an büyük panik ve gelecek korkusu başladı. ABD'ye yılda 500 milyar doları aşan bir ihracat ile bu ülkenin sırtından geçinmenin yolları kapanıyor. Üstelik yıllardır sömürdükleri Afrika'dan birer birer kovuluyorlar. Yani bu kıtaya Afrika'dan giden trilyon dolarların da önü artık kapanıyor.
Fransa'nın sadece 16 Afrika ülkesinden yılda 500 milyar dolar bağımsızlık harcı aldığını ve artık bunun kesildiğini düşününce ortaya darbe üzerine darbe yiyen bir AB çıkıyor. Sadece Cezayir'den Fransız sahillerine çekilen boru ile her gün binlerce ton petrol bedava gidiyordu.
Artık musluklar kesildi.
Afrika ülkeleri ihracat yaptığında alacakları para Paris'teki Fransız Merkez Bankası'na yatıyordu.
Adamların sattıkları ürünlerin parasına bile konuyorlardı bu hırsızlar.
Şimdi "Go Home" deniyor hepsine. O yüzden Fransa kemer sıkma planı hazırladı.
Ülkenin Maliye Bakanı "Her an IMF'e muhtaç hale gelebiliriz" diye bağırmaya başladı.
Afrikalı bir uzman bir konferansta Avrupalıların gözünün içine bakarak "Arada bir timsah gözyaşları döküp 3 kuruşluk yardım gönderiyorsunuz Afrika'ya. Ardından trilyon dolarlarımızı, madenlerimizi, petrolümüzü götürüyorsunuz ülkelerinize. Aslında siz bize yardım etmiyorsunuz. Afrika Avrupa'ya yardım ediyor" diyordu. Kibarca "Siz hırsızsınız, çalıyorsunuz" demek istiyordu. İşte sonunda bu hırsızlığın bittiği günler geldi kapıya
dayandı.
Üstelik nüfusları da geriye gidiyor. Ölen sayısı doğan sayısını geçmeye başladı birçok ülkede.
Elon Musk'ın dün bu nüfus krizini gündeme getirerek "Avrupa yok olacak" diye tweet atması boşuna değil.
Almanya ekonomisinin dağılmasından korkar hale geldi. O yüzden İngiltere'nin AB'den çıkar çıkmaz Türkiye'ye yanaşması ve ortaklıklar kurmak için kendini yırtması boşuna değil.
Yakında hepsi kapımızda daha fazla görünecek.
Geçen yıl tıpkı Stockholm Üniversitesi gibi bunun farkına vardılar. 2024 Genişleme Paketi kapsamında yer alan "Türkiye Raporu"nda işbirliğine dayalı ve karşılıklı fayda sağlayan bir ilişkinin geliştirilmesinin AB'nin stratejik çıkarına olduğu belirtilmiş, Türkiye'nin dış politika alanında aktif ve önemli bir aktör olduğu ve stratejik özerkliğe sahip olduğu vurgulanmıştı. Bunlar tesadüf değil. O nedenle Stockholm Üniversitesi profesörlerinin imza attığı raporda "ABD'nin bir müttefik olarak giderek daha az güvenilir hale gelmesi, Türkiye'nin önemini daha da artırabilir; bu durum, Avrupa'da savunma ve güvenlik konularında iş birliğinin derinleşmesiyle birlikte Türkiye açısından hem fırsatlar oluşturmaktadır." diye adeta nara atılması da laf olsun diye değildir.