Büyük ülke

DEFALARCA makaleler yazdılar. Batı'da askeri stratejistleri ekranlara çıkardılar.
"Türkiye dünyada yaşanan her krizde masada olan, çözüm üreten güçlü ve söz sahibi bir ülke artık" dediler. Hatta geçtiğimiz hafta Amerikan düşünce kuruluşu Atlantic Konsül bir rapor yayınladı. O raporu uzun uzun sizlere aktarmıştım. "Türkiye KÜÇÜK ülkeydi" diyorlardı o raporda. Ne kadar güzel günlerdi o "KÜÇÜK ÜLKE" dönemleri onlar için. Şimdi ise AK Parti iktidarı ile birlikte giderek nüfuz sahibi olan, kendine güvenen ve bağımsız bir güç haline gelen ülkeler arasında ÖNCÜ olan bir devlet olduğumuzu haykırıyorlardı raporda üzülerek. "Avrupa'ya da çağrı yapıyorlardı;
"Sınırları ötesinde sert bir güç noktasına gelen, küresel oyuncuya dönüşen Türkiye'den alacağınız çok dersler var" diye. Haklıydılar.
Avrupa'nın doğru dürüst bir ordusu bile yoktu. AB lideri Almanya'nın ordusunun döküldüğünü, uçaklarının kalkmadığını, mühimmatının eskidiğini bizzat Genelkurmay Başkanları açıklıyordu. Avrupa korunma anlamında tamamen Amerika'ya teslim olmuş bir mahkumdu. Bu aciz ve zavallı durum Avrupa'yı dünya arenasında siliyor, kurulan tüm masalarda garson bile yapamıyordu.
Nitekim bir hafta aönce İtalya Dışişleri Bakanı Tajani La Stampa Gazetesi'ne demeç veriyor ve "Eğer dünyada kurulan masalarda oturmak ve söz sahibi olmak istiyorsak, bir Avrupa ordusuna ihtiyacımız var. Ve bu etkili bir Avrupa dış politikasına sahip olabilmek için temel bir önkoşul" diye bağırıyordu.
Fransa'nın önde gelen gazetelerinden Le Monde da bir haber yayınlıyordu. "Fransız endüstrisi yeni rakipler tarafından tehdit ediliyor" diye gözyaşı dökerek hem de. Allah Allah kimdi bu tehdidi yapanlar Bunun cevabı haberin içindeydi.
Ankara'nın yürüttüğü çalışmalara işaret edilerek, "Türkiye, Fransız askeri-endüstriyel kompleksinin zorlu bir rakibi oldu" diye viyaklıyorlardı satırlarda. "Türkiye, güvenlik güçlerinin ihtiyaçlarına yerli imkanlarla çözümler üretiyor. Yurt dışına bağımlılığın en aza indirilmesi hedefiyle çalışmalar hız kesmeden sürdürülürken, savunma ürünleri yurt dışından çok sayıda alıcı buluyor" diye ağlıyorlar, "Artık dünya ABD ve Avrupa yerine Türkiye'den silah almaya yöneldi" diye ağıt yakıyorlardı. Bizim ittihatçı kafa muhalefet ise yaptığımız her silaha, uçağa, insansız hava aracına "Maket bunlar maket. Oyuncak" diye bağırıyordu. Çünkü onlar hala Eski Türkiye yani "KÜÇÜK ÜLKE" hayaliyle yanan maket kafalı, zihinleri montajlanmış, vizyonsuz ve çapsız eziklerdi. Yıllarca bu ülkede milliyetçimuhafazakarları "Gerici, yobaz, cahil" diye yaftaladılar. Ve iktidara geldiklerinde sadece muhafazakarlarla uğraşarak bu ülkeye tek bir çivi dahi çakmadılar. Dün TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil'in açıklaması vardı.
Türkiye'nin ürettiği silahları sıralıyordu. Buraya yazmaya kalksam sayfa yetmez. Yarasa, hayalet uçaklara,lazer silahlarına, sayısız füze sistemlerine, denizaltılara, uzaya fırlatılacak roketlere kadar muhteşem bir Türkiye geliyor. O muazzam üretim listesini görünce "Aman Yarabbi" dedim. Gözyaşlarımla bu günleri de gördüğümüz için şükrettim.