Türkiye çınarımız

Malazgirt ve bu toprakların ruhundan bize kalana dair bir şeyler söylemek istiyorum.

İnsan dünyaya kendi kalbiyle, kendi kavramlarıyla bakar. Kendi sözüyle anlamaya çalışır hayatı. Milletler de öyle. Hakeza kendi sözü, gönlü ve davası olan milletler büyük kültürleri, büyük rüyaları yaşatır.
Sultan Alparslan ve Malazgirt bize bu rüyayı yaşattı
Anadolu Türklere vatan oldu.

???

İnsanlar da 'bir yer'den söyler sözünü. Bir yerden bakar dünyaya. Bir yerden ve bir gönülden. Bir yerden bakarsanız her yeri görebilirsiniz. Yoksa baktığınız bir yer, neyi görebilirsiniz, ne söyleyebilirsiniz dünyaya

Türkiye, gönlümüz Durduğumuz ve baktığımız yerin adı.

Türkiye çınarımız bizim. Türkiye, imanımız Bizim imanımız mayamıza işlemiş, mayamız da burada çalınmış, bu topraklarda. Biz Orta Asya'dan, Türkistan'dan, Horasan'dan gelen erenler ve dervişler yoluyla bu toprağı vatan yaptık. Anadolu o kadar süratle kavranıldı ki bu bir tarihi mucizedir.
1071'de Malazgirt Savaşı oldu, 1076'da İznik'te Türk devleti kuruldu; Süleyman Şah devlet kurdu. Bu süratli ve derinliğine oluşta aynı zamanda insanlar da mayalandılar, kendi kendilerini yoğurdular.
Bu toprakların gerçek bir vatana dönüştürülmesi bir bilgi hadisesi, bir bilgi meselesi değildir. İmanın kalbe ve toprağın derinliklerine akmasıdır. Kalbe inmektir. Çok basit ilkelerin kalbe inmesiyle, kalben benimsenmesiyle ilgili bir hadisedir. Tam da bu sebepledir ki Anadolu herhangi bir yer değildir. Biz buranın taşıyla toprağıyla ve gazâ heyecanıyla yoğrulduk ve bu topraklarda bir medeniyet kurduk. Bu iman meselesi de öyle ölçüye tartıya gelen bir şey değildir. Yaşanan bir hadisedir.

Peygamberimizin sancaktarı Ebu Eyyub El-Ensari'nin İstanbul önlerinde toprakla haşrolmasının elbet bir anlamı vardı. Anadolu'yu Malazgirt'ten çok daha önce baştan sona alt üst eden alperenlerin Hz. Eyyup'un bu 'iman yürüyüş'ünden habersiz olduğu düşünülebilir mi

1071'de Anadolu'nun tapusunu Doğu Roma'dan gazâ ile alan Sultan Alparslan'ın Hz. Peygamberin İstanbul'a gönderdiği mektubun izini sürdüğü açık değil mi Büyük Selçuklulardan sonra 1076'da Anadolu'da kurulan devletimize ve bu topraklara Haçlıların "Türkiye" demesinin bir anlamı yok mu
İslâm'ın, İslâm dünyasının çekim merkezi, ağırlık merkezi bu topraklar. Çünkü on birinci yüzyıldan itibaren İslâm medeniyetinin her türlü ağırlığını Türk milleti taşımıştır. Sadece siyasi açıdan değil medeniyetin diğer alanlarında da bu böyle olmuştur. İlk Haçlı seferleri Kudüs'ün kaybıyla neticelenmişti. On üçüncü yüzyıldan sonra da beş Haçlı seferi düzenlendi. Hedef, yine Kudüs'tü. Haçlıları daha çıkış noktalarında; Kosova'da, Niğbolu'da, Mohaç'ta bozguna uğratan bu toprakların imanıydı. Bu sayede İslâm dünyası ve Kudüs rahat nefes aldı. Geriye dönüp baktığımızda İslâm dünyasının merkezinde -bugün olduğu gibi- yine Türkiye'nin olduğunu görürüz.