Türkçe ağzımda annemin ak sütü

İnsanları kavimlere ayıran dilleri, bir araya getiren ise ülkü birlikteliğidir. Diller ülkü birliğine vasıta olup olmamasıyla bir ehemmiyet arz etmektedir.

Arapçayı tüm Müslümanlar için önemli kılan Arapların dili olması değil, Kur'an-ı Kerim'in dili olmasıdır. Dilin ontolojik değeri, insanın manasına alan açtığı ölçüde artar veya eksilir. Bu noktada her şey gibi dil de salt dil olmasıyla değer kazanmaz. Dile değer kazandıran şey, bizi hakikatle buluşturuyor olmasıdır.
İnsanlar dünyada yaşarken yapıp ettikleriyle Allah'la rabıtalarının derinliği ölçüsünce Müslümanca bir kültürün, dilin, sosyal düzenin imkânlarıyla nimetlendirilirler. Türkiye bu nimetlerin en yüksek örnekleriyle dolu olan yerin adıdır.
O nimetlerden biri de Türkçedir. Türkçe dünyanın en kadim yazılı dillerinden biri. Türkler dünyanın çok farklı yerlerine dağıldı, Türkçe bu farklı yolları, farklı boyları bir arada tutan bir dil oldu. Bütünlüğü temin eden vasıta oldu. Biraz da Türklerin yönetim kabiliyetlerinden dolayı Anadolu'daki macerasıyla Anadolu'nun ve Balkanların ortak dili olma kabiliyeti kazandı. Eğer Türkçe olmasaydı bugün Türk diye bir milletten, bir uygarlıktan bahsetmemiz mümkün olmazdı.
Dil, ait olduğu milletin ruhudur, zihnî yapısıdır. Türkçe ise bu topraklardaki insanların kaderlerini birbirine iliştiren, bağlayan çatıdır. Millet yapımızın çatısı. Türkçede Latinceden, Grekçeden, Macarcadan, İtalyancadan, Rusçadan, Almancadan, Sırpçadan ve başka birçok dilden olduğu gibi Farsçadan da gelen çokça kelime vardır. Türkçenin Arapçayla olan ilgisi ise bambaşkadır.