"Seni gelecek diye sol yanımı boş koydum"
Gesi bağları, yitirdiklerimizin yankısıdır. Unutulmuş bir sevdanın, gurbetin ve içten içe kanayan bir yaranın sesidir. Sözleriyle ağlatmaz yalnızca; bir ney ahenginde erimiş bir çağrı, sizi içinizden kavrayıp bir yere, uzak, renkli, bilinmez ve esrarlı bir diyara götürür.
Ve orada, kendi yârini ararken bulursun kendini.
Bir de Germir bağları var. O da başka bir yazının kaderine"
Geçen haftaki yazı bu cümlelerle bitiyordu.
Şimdi gözlerimizi Gesi'den doğuya çevirelim Germir bağları çağırıyor bizi.
Orada, bağların hemen ardında, çukurda, başka bir yurt gibi sessizce bekler Germir.
Germir bağlarından yükselen o tanıdık çığlık:
"Arabaya taş koydum, ben bu yola baş koydum Seni gelecek diye sol yanımı boş koydum."
İnsan bazen bir yere değil, bir bekleyişe varır.
Germir, bekleyişin toprağıdır.
Sol yanını boş koyanların yurdudur bu bağlar.
Kimseye belli etmeden bekleyen anaların,
Gidenin ardına baka kalan çocukların,
Ve bir selam umuduyla duvar diplerinde susan yârlerin sesidir Germir.
Bir sabah serinliğinde,
Asmaların yapraklarında çiğ titrer.
Taş evlerin gölgesinde rüzgâr gezinir.
Toprak henüz geceyi üzerinden atamamıştır.
Germir bağlarında öğrenilir susarak sevmek.