Şiirin vatanı Muhammed Hüseyin Şehriyar

Şehriyar'ım gözüm yaşı sel kimin,
Garip sen mi vetanında el kimin,
Sevdan üreğimde kara yel kimin,
Heç elden özgeye gardaş olar mı
Haramzadalardan yoldaş olar mı

Bu dizeler, yüreğimizde ince ince yankılanan bir sesin çağrısıdır. Bereketli Azerbaycan toprakları tarih boyunca işgale uğradı, halkı acıyla, zulümle yoğruldu. Ama bu toprakların sesi hiç susmadı. O ses, kimi zaman bir ozanın dilinde ağıt oldu, kimi zaman bir annenin dilinden dua diye yükseldi.
Sanatçı, "yürek sesi"yle konuşur. Gönlünü gökkuşağının tüm renklerine açar. Milletine, insanlığa açar gönlünü. Yol arkadaşlığı yapar sizinle.
Bugün yol arkadaşımız, yüreğimizi titretmeyi bilen bir şair: Muhammed Hüseyin Şehriyar.

***

Türkiye'de daha çok Kuzey Azerbaycanlı aydın ve sanatçılar tanınır. Oysa İran toprakları içerisinde kalan Güney Azerbaycan'da da -Tıpkı Sovyetler dönemindeki Azerbaycan gibi- Türkçe uzun yıllar boyunca yasaklandı. Buna rağmen o topraklarda öz diliyle yazan, diliyle direnen çok sayıda şair, yazar ve sanatçı yetişti.
İşte Şehriyar, işte o direnişin en asil sesi.
Yürekten kopan feryadı bütün dünyaya Türkçeyle haykırır:

"İzin ver, toy gecesi men de sene daye gelim,
El gatanda sene meşşate temaşaya gelim.
Men cehennemde de baş yastığa goysam senle,
Heç ayılmam ki, durub cennet-i me'vaye gelim.
Sen yatıb, cenneti rö'yanda görende geceler,
Men de cennette guş ollam ki o rö'ya ye gelim."
Şehriyar Tebrizlidir. Dört yaşında okuma yazmayı öğrenir, yedi yaşında ilk şiirini yazar. Mizah duygusu, zekâ kıvraklığı ve söze hükmedişi daha çocuk yaşta belli olur. Köylerine gittiğinde hizmetçileri Rukiye Bacı onu yemeğe çağırır. "Yemekte et var" cevabını duyunca oracıkta şöyle bir dörtlük dökülür dudaklarından:
"Rügeyye bacı, başımın tacı
Sen Hezreti Abbas
Eti at ite
Mene ver kete."
Bu çocukça nüktedanlık, onun ileride nasıl derin bir halk şairi olacağının habercisidir.
1906 doğumludur. Gençliğinde, hatta şiirine şiir, ününe ün kattığı yıllarda bile öz dili olan Türkçeyi kullanamaz. Farsça yazar. 1940'lı yıllar onun hayatındaki kırılma noktasıdır. Annesiyle geçirdiği beş yıl, hem kalbini hem dilini yeniden keşfettiği dönemin başlangıcıdır.
Annesi, Şehriyar'ın Farsça şiirlerinin ününü duyunca şöyle der:
"Ay bala, sana büyük şair olupsan deyirler, lakin men o dili anlamıram; menim dilimle de bir danış ki oğlumun nece büyük şair olduğunu men de bilim."
Sarsılır Şehriyar. Annesinin sesiyle silkelenir. O sesle kendine gelir. Dilini, toprağını, çocukluğunu, halkını hatırlar. Ve annesinin yüreğinden doğan bir sesle ölümsüz eseri olan "Heyder Baba'ya Selâm"ı yazmaya başlar.