Bazı insanlar ölmez. Çünkü hakikatin kalbinde yaşarlar.
Bazen bir isim düşer yüreğime, ağır ağır…
Bir sızı gibi değil, bir sorumluluk gibi.
Bazı adamlar vardır; sustuklarında bile konuşurlar.
Bazı rüyalar, sessizlikte büyür.
Ve bazı dualar, karın altından göğe yükselir.
Bazı adamlar vardır; yol boyunca özlenirler.
Aklımda hep o soru: Bunca insanın hayatına nasıl dokunur tek bir insan
İsmini andığımızda, yüzünü gördüğümüzde tebessüm ettiğimiz; bize yaşamın gayesini, ölümün hakikatini haber veren kaç insan kaldı
Dost dediğin, ölümüyle bile şifa olur geride kalanlara.
Muhsin Yazıcıoğlu'ndan söz ediyorum.
Bu karanlık Türkiye günlerinde, onun sesini daha çok arıyorum.
Zaman, dürüst olanları erken götürüyor.
Çünkü zaman, hakikatin çocuklarını fazla bekletmiyor bu yeryüzünde.
Kimi susmuş, kimi satılmış, kimi suskun kalmayı marifet saymışken; o, sözünü bozmadan yürüdü.
En dikenli yollarda… Yalnızlıktan korkmadan… Sadece hakkın sözü yukarıda kalsın diyerek…
Bugünlerde daha çok özlüyorum onu.
Kalbimdeki his şu:
O bir yere saklanmamıştır; sadece bizden önce yürümüştür.
Bir yiğidin geçtiği yerden rüzgâr bile farklı eser.
Gölgesi bile umut olur ardında kalanlara.
"Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir hayat için, fırıldak olmaya gerek yok," demişti.
İşte bu cümle, bir milletin onur hafızasında yer etmiştir.
Bir fırıldak gibi dönenlere karşı, bir çınar gibi dik durmanın adı oldu Muhsin Başkan.
Bir de, "Haksız bir davada zirve olmaktansa, haklı bir davada zerre olmayı tercih ederim," demişti.