Rüyamda bu kez Beştepe'deydim.
Külliye'nin önünde duruyordum.
Dev bir ekran dönüyordu:
Katman katman ışık yığını.
Her katmanı bir kavram: "Devlet," "Millet," "Reis," "İrade," "Teklik"…
Bir görevli yaklaştı, kulağıma eğildi:
"Gerçeklik tadında bir rüyaya hoş geldiniz. Lütfen ciddiyetinizi takının."
Girişte turnike vardı.
Üzerinde dijital bir yazı:
"Giren herkes, Cumhuriyetin devamı sayılır."
İçeri girdim. Koridorlar mermer değil, monitördü.
Duvarlarda sonsuz bir PowerPoint sunumu akıyordu.
Başlıklar:
"Ecdatla yeniden buluşma stratejisi."
"Cumhuriyetin yeniden tanımı."
"Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu: Uyanmamak için rehber."
Bir salona girdim.
Bir danışman geldi. Üzerinde rozet yoktu, siyah takım elbiseli.
"Hangi rüyayı görmek istiyorsunuz" diye sordu.
"Ben sadece uyanmak istiyorum," dedim.
"Geç kaldınız," dedi. "Uyanmak eski sistemdeydi."
Başka bir salonda tören vardı.
Kürsüde biri konuşuyordu.
Her cümleyi ekran tamamlıyordu:
"Bu rüya yerli ve millîdir."
"Dış mihraklı rüya görmeyiniz."
"Uyandıysanız, lütfen yeniden uyuyunuz."
Bir odaya girdim.
Dev bir masa etrafında danışmanlar, danışmanların danışmanları, danışman yardımcıları…
Hepsi gözlerini kapamış, aynı rüyayı görüyordu.