İnancın sessiz yüzü

İnsanın ilk terbiyesi ana rahminde başlar. Orada ne irade vardır ne de güç Her şey Allah'ın kudretiyle şekillenir. İlk mekânımız, ilk yakınlığımız, ilk sözleşmemiz annemizledir. Anne, her insanın geçtiği ilk cennettir.

Allah, varlık kaynağımızdır; vazgeçilmezdir, biriciktir. Yaratılışın bir temsili olarak Allah, annemizi kendisine en yakın yere yerleştirmiş. Anne; aidiyetin, sevginin, inancın ilk temsilcisi

Bize ilk kelimeyi o öğretti. Belki de "Bismillah" derken, onun gözlerindeki sıcak bakışta gizliydi ilk imanımız. Daha ne olduğunu bilmeden "Allah" dedik, çünkü annemiz öyle diyordu. Duaları ezberlemeden önce hissettik; çünkü o dualar annemizin sesine, kokusuna, dokunuşuna gizlenmişti. Annemiz neye inanıyorsa biz de ona inandık; sorgusuz, saf bir teslimiyetle

Annemizin bir dini vardı. Çocukken sabah ezanında içimize işleyen, bayram sabahlarında kalbimizi titreten bir inanç Ne ideolojik, ne çıkarcı Gösterişsiz, kavgasız, riyasız İçten bir hal. Temiz bir söz. Yalın bir dua.

O inanç, camide başlayıp evde bitmezdi; hayatın her anına sinmişti. Tencereyi açarken "Allah ne verdiyse" diye şükreden kadınlarımız vardı. Sofrada sadelik, yemekte bereket duası, ekmek bölerken besmele Yani din, hayatın içindeydi.

Annemizin dini sadece Kur'an sayfalarında değil; evin duvarlarında, yastıklarda, çocukların uykularında yaşardı. Bir mendile işlenen sabırda, bir tas çorbayla paylaşılan sevgide, geceleri sessizce ağlayan bir yürekte gizliydi.

Bu bir sistem ya da siyasi duruş değildi. Yaşanan, hissedilen, içten bir haldi. Kitapla değil, kalple anlaşılırdı.

O inanç gösteriş peşinde değildi. Sessizdi ama derindi. Kimseyi ikna etme derdinde değildi. "Allah bilir" der, geçerdi. Teslimiyetin adıdır bu. Bilgiden çok yaşayıştı. Namaz özlemle kılınır, oruç bir arınma haline dönüşürdü.

Ama sonra biz o dünyadan uzaklaştık. Annelerimizin dizinin dibinde öğrendiğimiz hikmet, yerini ekranlarda bağıran, tartışan, hükmeden bir dile bıraktı. İnancı, kimlik göstergesine çevirdik. Dini, bir siyasi araç, bir hizip sembolü haline getirdik. Annemizin duası kayboldu; yerine yüksek sesle konuşan ama içi boş nutuklar geldi. İnanç, dilde çoğaldı; kalpte azaldı.