Gesi bağlarından

Ancak "Hey Allah'tan korkmaz, sana bana ölüm var" diyen "şey" götürebilirdi bizi hakikate.

Bizim hakikatimiz varlığımızın anlamında gizlidir. Anlam ise bu toprakların çocuklarının hafızasında -hâlâ- unutulmuş değildir.

Bunu da nereden çıkardım Çünkü sadece türkülerimize bakmak bile yetiyor. Çünkü türkülerimiz hayatlarımızdan bağımsız değil. Çünkü bütün sanat ve düşünce eserleri doğdukları toprakların ruhundan, hakikatinden beslenirler. Öyle olmasa Süleymaniye'yi bugünkü inşaatçılığın bir ürünü olarak görmek safdilliğine düşmez miyiz Ya da Mozart'ın Habsburg aristokrasinin yarattığı ortamın bir sonucu; Rock ve Metal'in gırtlağı sıkılmış Amerikan çağının bir çığlığı ya da sinemanın soyut düşüncenin terkedildiği modern zamanların bir eseri olduğunu ıskalamaz mıyız

Şunu söylüyorum: Biz hakikatimize antropolojik endişelerle bakamayız!

İnsan hakikati üzerine kafa yoran Fransız düşünür Jean Baudrillard, "Birinci Körfez Savaşı olmadı," diyor. "Çünkü biz ilk kez bir savaşı sanal olarak izliyoruz. Medyatik bir gösteri izler gibi. Hakikatle irtibatı yok çünkü." Ona göre birey televizyonda Sudan İç Savaşı'nı, herhangi bir tuvalet kâğıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izliyor. Televizyonu kapattıktan sonra Sudan'daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir.

Bosna Savaşı'nın devam ettiği günlerde Jean Baudrillard, "Hakikat ile bağlantı kurmak istiyorsanız" diyordu, "Gidecekseniz Bosna'ya ve orada kan göreceksiniz, gördüğünüz kana parmağınızı çalacaksınız."