Ortaokul yılları.
Bir çocuk var yanımda, adı Cüneyt. Tatlı biri. Biraz zeki, biraz asi. Babası subay ama bana daha çok bir öğretmen gibi; bir şeyler öğretiyor. Sınıfın içinden ama sanki sınıfın ötesinden biri.
Bir gün yine okuldayız. Sıradayız. Öğretmen içeri giriyor: "Arama var," diyor.
İlk Cüneyt'in çantasını karıştırıyor. İçinden kalınca bir zarf çıkıyor.
"Bu ne" diye soruyor.
Cüneyt, hiç bozuntuya vermeden:
"Dayımın oğlundan," diyor.
Öğretmen zarfı yırtıyor. Kâğıtlar dökülüyor sıraya: Bilmeceler, şiirler, çocukça bulmacalar... Ve bir dergi: Doğan Kardeş.
Öğretmen dergiyi bir kenara fırlatıyor. Cüneyt'i ise uzun uzun dövüyor.
Sınıfta herkes susuyor. Ben de.
Ama içimde bir şey çat diye kırılıyor.
xxx
Cüneyt bana başka şeyler de öğretti.
Mesela elçiliklere mektup yazmayı.
Dünyanın dört bir yanına mektuplar gönderiyordum:
"Merhaba, ben Kayseri'den bir öğrenciyim. Ülkenizi tanımak istiyorum."
Ankara'ya, yani dünyaya, mektuplar yolluyordum.
Cevaplar geliyordu: Broşürler, kalemler, çıkartmalar, kitapçıklar
Her gelen kargoyla dünyaya biraz daha açılıyordum.
Ortaokul ikinci sınıfta, dünya biraz da benim etrafımda dönüyordu.
Bir gün postaneden haber geldi:
"Koliniz var."
Üç tekerli bir motorumuz vardı. Biraderle bindik, postaneye gittik.
Kocaman bir kutu verdiler.
Üzerinde yazıyordu: "İsrail Büyükelçiliği."
Kutuyu eve getirdik. Bahçede açtık.
İçinden göz kamaştırıcı şeyler çıktı:
"İsrail'de Tarım," "İsrail'de İnsan Hakları," "İsrail'de Yaşamak"
Rengârenk kalemler, defterler, posterler, kitaplar...
Derken babam geldi.
Yanında "her daim rakip firma" birader.
Kutunun üzerindeki adresi görünce gözleri büyüdü. Yüzü değişti. Sertleşti.
Söz yoktu, sadece gözleri konuşuyordu.
Sonra elleri konuştu.
Dayak yedim.
İsrail yüzünden dayak yedim.
xxx
O güzelim koli, bahçedeki eski tuvaletin yanında yakıldı.
Külleri toprağa karıştı.
O günden sonra elçiliklere mektup işi kapandı.
Ama o gün bana bir şey öğretildi:
"İsrail kötüdür."
Ne kitapla, ne sözle
Bu bilgi, dayağın diliyle işlendi çocuk aklıma.
O günden sonra, ne gazetecilerin İsrail güzellemelerine, ne siyasetçilerin sözlerine kulak verdim.
Sadece önüme baktım.
Vicdan nerede başlarsa, oradan yürümeye çalıştım.