Tepeli, Aksu, Kabaş: Çifte standartlar!

Selçuk Tepeli, Sezen Aksu ve Sedef Kabaş'ın başına gelenler çok farklı konularmış gibi konuşuluyor ve ister hukuk ister sosyal medyada olsun, "cezalardan ceza beğen" kıvamında ağır bir baskı yürütülüyor.Bir adım geriye gidip bu konuların geneline bir bakalım. Tepeli ceza almadan önce, RTÜK Başkanı Şahin, onun "hükümete yönelik sözlerinin tarafsızlık ilkesinin ihlali olduğu ve kamuoyunun yanlış yönlendirildiği gerekçesiyle inceleme başlatıldığını" açıklamıştı. Sonuçta Fox'a belirli para cezaları verildi. Tarafsızlığa önem veren bir RTÜK söz konusuysa, bu önemli bir demokratik güvence oluyor, değil mi O zaman devamında ne bekleriz A Haber veya Akit TV hakkında da RTÜK'ün aynı hassasiyeti göstermesini, değil mi Peki, böyle bir durum yaşıyor muyuz Hayır. A Haber'e gidip "Çok pardon, galiba haberlerinizde muhalefetin sesini halka yeterince ulaştırmıyorsunuz" denilse, sizce genel müdürün kahkahası kaç mahalle öteden duyulur SERÇE'YE SALDIRAN ŞAHİNLERUlucanlar Cezaevi'nden Mart 2019'da yayın yaparak "Kamuoyu, Öcalan'ın, Gülen'in ve onlara kol kanat geren Kemal Kılıçdaroğlu gibi bazı isimlerin de işte bu darağacında asılmasını bekliyor diye düşünüyorum; bu bizim fikrimiz tabii ki, takdir yine kamuoyunun" diyen Akit TV'ye RTÜK hangi cezayı verdi Nisan 2019'da sadece en düşüğü olan yüzde 1 idari para cezası verilmiş. Peki, RTÜK Başkanı özel demeçler verip tarafsızlık sorgulamış mı Ya da AKP'li siyasiler nasıl böyle bir rezalet yayımlanabilir diye yeri göğü inletmişler mi Ben rastlamadım. Pardon, "çifte standart" mı dediniz 2017'den bir şarkıyı gündeme taşıyarak Aksu'ya karşı bir kampanya başlatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da cuma namazı sonrasında Çamlıca Camisi cemaatine seslenirken "Hazreti Âdem Efendimiz'e kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir" dedi. Devletin başının bu cümlelerinden güç bulan 15 Temmuz Şehitler ve Gaziler Platformu da "Köksüz, adına Minik Serçe dediğimiz, aslında Âdem aleyhisselamı yoldan çıkaran şeytanın yolundan giden" dedikten sonra bildiride geçen diğer isimleri de genelleyerek devam etti, "Şehitlerimize asla laf söyletmeyiz onlara laf söyleyenlerin dillerini keseceğimizi burada ilan ediyoruz, İçişleri Bakanımızın dediği gibi beyinlerine sıkacağız, kafalarına". Sezen Aksu, bütün bunlara karşı ne yaptı Hayranlık uyandıran kısa bir şiir yazdı, bu şiir 50 küsur dile çevrildi, dünya turunu attı. Bu tehditler de bütün dünyada konuşuldu. Bu çok mu iyi oldu Türkiye Cumhuriyeti açısından Peki, bu tehditler, kanunen serbest mi Buna cevap verecek merci kim 24 Ocak tarihli Barış Terkoğlu yazısını lütfen okuyun. Sezen'e o cümleleri söyleyenler, acaba Diyanet Vakfı'nın İslam Ansiklopedisi'nin Havva hakkındaki yorumlarına ne diyorlar Pardon, "çifte standart" mı dediniz SEDEF KABAŞ'IN KULLANABİLECEĞİ ERDOĞAN MÜDAFAASIBenim hiçbir zaman tarzım olmadı, ama demokrasilerde ucu hakarete varan kelimeler kullanılabiliyor; mesela, ünlü aktör Robert de Niro, Tony Awards töreninde Trump'a doğrudan küfretmiş, büyük alkış almıştı. Bizde ise hakaret davası açma geleneği oluştu. Erdoğan'dan önceki cumhurbaşkanları adına toplam 1716 hakaret davası açılmış. Erdoğan için ise bu rakam 169 bin soruşturma üzerinden açılan 38 bin küsur hakaret davası. Ortada şaşırtıcı bir dengesizlik var. Sayın Erdoğan tabii ki bir hakaret davası daha açılmasını isteyebilirdi ve bu kendisinin hakkı olurdu. Ama bir gazeteci, gecenin köründe evine baskın yapılıp gözaltına alındığı zaman, bu haliyle bütün dünya basınında yankılandı. Çok mu iyi oldu Türkiye veya Erdoğan açısından Halbuki Erdoğan, kendi İnsan Hakları Eylem Planı ile bu gibi uygulamalara son verildiğini detaylı olarak açıklamıştı. Peki, halkımız Cumhurbaşkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nin bildirilerine güvenemeyecek mi Cumhurbaşkanlığı böyle bir uygulamanın artık olmayacağını net olarak ifade ediyorsa, o zaman bunu işgüzar polisler, savcılar mı bu şekilde uygulamaya kalktı Bu soruyu sorma hakkımız var. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün "Hak ettiği karşılığı bulacaktır" cümlesi, Kabaş'ın avukatı Uğur Poyraz'ın söylediği gibi soruşturmanın tarafsızlığını ve bağımsızlığını ihlal eden bir kanıttır. Poyraz ayrıca, "Çağrıldığı bütün savcılıklara ve mahkemeye gitmiş bir gazeteci hakkında 'kaçacak, saklanacak' denilebilmesi için ortada somut