Şanssız ülke

Bir ülke tanıyorum. Şanssız, çok şanssız bir ülke. Her yol ayrımında yanlış zarlar atmış, uydurma provokasyonlarla hem kardeş hem din kavgasına düşmüş, ayaklarına çelik halatlar bağlanmış, siyasal partileri koltuk kavgasıyla bölünmüş, iktidar hırsıyla ülkenin temellerinin sarsılmasına göz yummuş

Bir ülke tanıyorum, en kritik yıllarda aydınların tüm yalvarmalarına rağmen küçük partilere bölünüp herkesin sıfatlar peşinde koştuğu trajikomik bir dünya yüzünden iktidarı dincilere bırakmayı göze almış.

Bir ülke tanıyorum, hem yasalar hem anayasa bugün artık keyfi olarak uygulanıyor, ya da uygulanmıyor! Sözde suçu işleyenin kim olduğuna ve şikayet edene bakarak kararlar alınıyor. Kimi şahıslar, ülkenin kurucusuna bile sövebiliyor; kimilerinin ise ses tonundan veya bir kelimesinden imalar çıkartılarak siyasi hayatı tehdit altına sokulabiliyor.

Bir ülke tanıyorum, kamuya açık yerlerde hak-hukuk-adalet veya hatta sadece ekmek için bağıranın geleceğinin riske girdiği, ama kanunen yasak olan propaganda sloganları atanı polislerin ve savcıların görmezden geldiği!

Bir ülke tanıyorum, adım adım oralara nasıl geldiğini de çok iyi biliyorum

Bir ülke tanıyorum, her bölgeden insanımızın birbirine âşık olup aile kurduğunu unutup, fitne merkezlerinin dolduruşuyla sözde farklı ırkların, mezheplerin birbirine girip kan dökmesini 40 yıldır çaresiz gözlerle izlemek durumunda kalan

Bir ülke tanıyorum, güya en demokratik, en solcu, insan haklarına en saygılı yazar ve gazetecilerinin "ırka göre toprak dağıtımı" konusunda her koldan toplumu dolduruşa getirdiği ve bu mantığı-vicdanı olmayan konuyu çıkmaz sokağa taşıdığı

Bir ülke tanıyorum, kimi sözde aydınlarının teröre terör demeyi göze alamadıkları, Avrupalılara karşı "şirin aydın" görünebilmek için bölücülüğü ve iç savaşı devrimcilikle karıştırdıkları ve bundan kendi aralarında gurur duydukları

Bir ülke tanıyorum, sözde aydınlarının ülkenin bayrağını "sağcılar çok kullanıyor" diye bayraktan ve vatan sevgisinden uzak durmayı solculukla karıştırdıkları

Bir ülke tanıyorum, 45 yıl önceki ideolojik çatışmaları sürekli canlı tutmaya ya da en azından hiçbir zaman unutmamaya yemin etmiş

Bir ülkeyi tanıyorum, sözde "aydıncıkları", orduyu küçümsemeyi veya ona demokratik gerekçelerle saldırmayı yaşam tarzı haline getirmiş. Avrupa'ya "uyumlu" görünmek için tarikatların ordunun içine sızarak dejenere ve pasifize etmesini keyifle izlemiş, ülkede "ılımlı dincilerin" iktidara gelişinin, özgürlüklere tavan yaptıracağına ve böylece "ordu vesayetinden" kurtularak artık demokratik bir büyük denizde yaşayacağımıza inanmışlar dı! Acaba şimdi neler düşünüyorlar Ömrümde o ülkede günah çıkarma yazısı kaleme alanı görmedim ki!