Selim İleri için...

Yeri dolmayacak, nev'i şahsına münhasır insanların vedası duvarımızda bir gedik daha açıyor; sert, soğuk rüzgarların uğultusu doluyor içimize. Çatlaklar arasından sızan su misali ince bir sızı olup yürüyor kalbe.

Yaprak dökümü... Keder ve melankoli... Kar yağıyor hayatımıza...

Bir büyük edebiyat sevdalısını, İstanbul sevdalısını, Selim İleri'yi nasıl anlatmalı

Bireyin yalnızlığını, acılarını, kırılganlıklarını anlatırken toplumsal tasvirler yapan bir münevveri mi, yoksa, yalnız evlerin soğuk olduğunu hatırlatan, hayal ve ıstırap arasında gidip gelen bir ruh adamını mı yazmalı

Yahut, daima meraklı gözlerle etrafa bakan, büyümeyen muzip çocuktan, son İstanbul beyefendisinden, yaşayan İstanbul ve İstanbullu ansiklopedisi oluşundan mı bahsetmeli

Unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş nice yazarı yeniden gündeme getiren, sevdiren, onları anlamamızı, önemsememizi sağlayan oydu. Kendi tarzını ve okur kitlesini oluşturmuş usta bir yazar olmasının yanı sıra eşine az rastlanır türden bir edebiyat okuruydu.

Unutulmaya yüz tutmuş nice kıymetli yazarı benzersiz bir kadirşinaslıkla bugünün okurlarına hatırlatan bir kuyum ustasıydı.

Örnek mi

'Kumkuma' adlı anlatısında Türk edebiyatının 'Şair-i Azam'ı Abdülhak Hamid'i adeta mezarından kaldırıp onun 'iç sesi'nden alternatif bir 'Hamid ve yakın çevresi' okuması yapıyordu.

Her kesimden insanla çok güzel dostluklar kurmuştu. Karşısındakini dinlemesini bilirdi. Göz merhametinden bahsederdi. Siz konuşurken sanki yeni romanı için sizden cümleler devşirecekmiş gibi hassasiyetle dinlerdi.

Geçmişte sol çevreden biri olarak nitelenmesine rağmen muhafazakar, mütedeyyin sanat ve edebiyat camiasıyla irtibatı koparmayan ender şahsiyetlerdendi.

Münbit bir yazardı. Kitapları üst ütse konulsa, boyunu geçecek bir külliyatın sahibiydi.

Onunla sohbet etmek 'edebiyat tarihimizle konuşmak' gibiydi. 'Hep aşkla yazdım, o aşk dinmedi' derdi.

Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu adlı eserini okuduğumda orada andığı romanların hepsini bir çırpıda (bazılarını yeniden) okumak iştahımın nasıl kabardığını anlatamam...

Ayşe Sarısayın tarafından hazırlanan 'O Aşk Dinmedi' (Everest, 2017) adlı nehir röportaj kitabı Selim İleri'yi yakından tanımak isteyenler için önemli bir kılavuzdur.

İleri'nin yarım asra sığdırdığı roman, anlatı, öykü, deneme, şiir, oyun, senaryo, inceleme, derleme gibi edebiyatın her alanında yayılmış (o güne kadarki) 72 kitabının yazılış serüveni eşliğinde, acılar, coşkular, çalkantılar, olaylar, insanlar ve yorumlar arasında Türkiye ve Türk edebiyatına uzanan bir yolculuğun kitabıdır o...

Cumhuriyet tarihimizin köşe taşı olmuş yazarların, oyuncuların sofralarında, aile ortamında bulunan Selim İleri, Kemal Tahir, Attila İlhan, Lütfi Akad, Halide Edip ve dahi nicelerinden hatıralar aktardı, onları yeniden yaşattı. Kendi habitatında o 'Bizim Selim'di. Duygusal, çalışkan, kadirşinas, dost Selim...

Komik hikayeleri de vardı. Bir gün anlatmıştı. Asker kaçağıymış. Ünlü oyuncu arkadaşları bir olup onu ihbar etmişler; oldu bittiye gelsin de Selim'in korktuğu şu askerlik meselesi ortadan kalksın diye...

İnsanın içini burkan hikayeleri de vardı, kendi içinde yaşadığı, kimselere anlatamadığı, yazamadığı, dile getiremediği...

İnançlı biri miydi

Evet.

Bir keresinde çözülmüştü... Çok daraldığında, ıssız ve yalnız, yapayalnız hissettiği uykusuz bir gecenin sabahında kendini can havliyle sokaklara attığını, sabah ezanlarıyla birlikte Eyüpsultan Camii'nde Hazret'in huzuruna sığınıp gözyaşlarına boğulduğunu, hıçkırarak ağladığını, hafifleyip ferahladığını...