Muasır medeniyet seviyesizliği!

Kendimi bildim bileli, ülkece bir hedefimiz var; muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak...

'Muasır medeniyet' deyince elbette parmaklar hep Avrupa'yı gösterir, ABD'yi gösterir...

Öyle ya medeniyetten nasibini almamış (!) üçüncü dünya ülkelerine insan hakları, ifade özgürlüğü, demokrasi, bilim, felsefe, medeniyet, teknoloji, modern yaşam ihraç edenler onlar.

Her alanda olmak isteyip de ulaşamadığımız seviyeye ulaşanlar, rüyalarımızı süsleyenler onlar.

Mesela gurbetçi bir Türk, muasır medeniyet sahibi ülkenin birinden memlekete dönmüş olmaya görsün; "Yahu Almanya bırakılıp da, Belçika, Hollanda, Fransa, isveç, Kanada bırakılıp da Türkiye'de dönülür mü hiç! A be akılsız!"

Uzaktan davulun sesi hoş gelirmiş!

Şimdilerde takke düştü kel göründü.

Muasır medeniyet seviyesinden gözü kamaşmış bizler sanıyorduk ki medeniyetin, insan hak ve hürriyetlerinin, barışın, özgürlüğün, çoğulculuğun, çağdaş değerlerin anavatanı garp ülkelerdir.

Bu yüzden karşılıksız aşkla sevdik Batı'yı, hayranlık besledik.

Meğer madalyonun arka yüzü karanlıkmış.

Batı masalı, çölde görülen seraptan başka bir şey değilmiş.

İnsanlığa karşı yaptıkları kötülükler ilk değil; görmek isteyene örnek çoktu ama Gazze'deki soykırım inkar edilemez bir turnusol kağıdı oldu.

ABD, AB, İngiltere ve İsrail'i yönetenler dünyanın gözü önünde işlenen soykırımdan mahcubiyet hissetme gereği dahi duymuyor.

Artık, mazerete bile gerek duymadan, pervasızca, utanmasızca, aleni biçimde yapıyorlar katliamlarını.

Ama bir şey oldu; Gazze'deki soykırım, Batı'da yaşayan vicdanlı insanların uyanışına vesile oldu.