Livaneli'den geç gelen itiraf!

Sultan II. Abdülhamid'i Zülfü Livaneli'den okumak, doğrusu, bana doğru bir tercih gibi görünmüyor.

Onca tarafsız ve saygın tarihçi varken, Osmanlı tarihine ve millî değerlere farklı bir pencereden bakan bir kalemden tarih sosyolojisi öğrenmenin isabetli olmayacağını düşünüyorum.

Kaldı ki her ne kadar siyasi romanlar kaleme almış olsa da, kendisinin siyasi değerlendirmelerinin sağlam ve tutarlı olduğu kanaatinde de değilim.

Bir zamanlar sırf popülerliğin rüzgarına güvenip, 1994 yerel seçimlerinde SHP çatısı altında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday oluvermişti.

Anketler, manşetler, yorumcular... Hepsi Livaneli'nin kesin bir zafer kazanacağını söylüyordu. Tam bir "harika çocuk" hikayesi yazılacaktı ki...

Seçim günü geldi çattı: Yüzde 20,30 oyla üçüncü sıraya yerleşti. Birinciliği ise medyanın ve dönemin hakim ideolojisinin perdelemeye, son sırada göstermeye çalıştığı Recep Tayyip Erdoğan aldı.

Bir kez daha yanıldı; Zülfü Livaneli, rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarıyla tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu'na "lider", "umut", "sentez temsilcisi" gibi ideolojik övgüler dizen biridir.

Ayrıca, kendisini Avrupa'nın kültür elçisi olarak gösteren Fransızların, daha çok Batılı değerleri savunan 'evcilleştirilmiş' aydınlara layık gördüğü Legion d'honneur nişanını da göğsünde gururla taşımaktadır.

Sözümona, "Türkiye'nin değerleriyle evrensel değerler arasında köprü kurduğu" için verilmiş bu ödül... Oysa Fransa'nın sözde 'evrensel değerlerinin' dünya üzerinde ne kadar kan döktüğünü, ne çok soykırım işlediğini, kaç coğrafyayı sömürdüğünü tarih çok iyi yazar.

İşte böylesi sahte bir 'medeniyetten' neşet eden o ödülü gururla taşıyan Livaneli'nin kaleminden Osmanlı tarihini, hele ki Avrupa'nın "kızıl sultan" diye yaftalayıp bize de (içimizdekiler eliyle) aynı gözle baktırmaya çalıştığı Ulu Hakan Abdülhamid'i okumak istememem gayet tabii...

Nitekim Kaplanın Sırtında adlı kitabın kapağındaki 'çirkin' Abdülhamid tasviri bile eserin ne ölçüde taraflı olabileceği konusunda ipucu veriyor.

Kitabın tanıtımında şöyle deniyor:

"Tarihi arka plan dahilinde, Türkiye'nin karanlık ve aydınlık yüzlerini sorgularken; bireyin, tıpkı kaplanın sırtına oturmuş biri gibi, düşmemek için sürekli bir denge arayışı içinde olduğu anlatılır."

Livaneli bugünlerde, 80 yaşına gelmişken, Batı tarihini okudukça Batı'dan soğuduğunu söylüyor.

Ne büyük ilerleme ama! Seksen yılda bu noktaya gelebildiyse, bir seksen yıl daha yaşasa kim bilir daha nereye varır...

Bu geç gelen aydınlanmayla birlikte (itiraf mı demeli) altı çizilesi cümleler sarf ediyor:

"Abdülhamid kitabını yazarken benden ona çok yüklenmemi istediler. Oysa II. Abdülhamid, 34 yıllık saltanatında sadece 11 idam kararı imzalamış; onların da biri hariç hepsi adi suçlardan.