Kahraman bakkal süpermarkete karşı!

Gelişen teknoloji pek çok şeyi 'nostalji' haline getiriyor.

Önce taş plaklar, ardından 'long play'ler, kasetler ve CD'ler nasıl tedavülden kalktıysa sinema salonlarının da sonu geliyor galiba.

Kovid 19 salgınında kapanan sinemalar bir daha da eski canlılığıyla devreye girecek takati bulamadı kendinde.

Artan bilet fiyatları ve dijital platformlar sayesinde deveye sokulan 'evde sinema konforu' salonların lüzumunu önemli ölçüde ortadan kaldırdı.

AVM salonları az seyirciyle de olsa direnişini sürdürürken ekonomik ömürlerini tüketen sokak sinemaları düğün salonuna vs. dönüşüyor.

Son olarak Başkent'in en köklü ve eski sinemalarından Kızılırmak Sineması, 64 yıl sonra, (bina yıkılacağı için) yeni yerine taşınmak üzere sinemaseverlere veda etti.

Yeni yerine taşınan Kızılırmak, eski Kızılırmak olmayacak.

1960'larda Ankara'da yaşayan Amerikalılar tarafından kiralanan ve o gün bugündür hizmet veren Kızılırmak Sineması Başkent'in sembol sinemalarındandı.

Gerçi yeni Kızılırmak'ta filmler beyazperdeye yansımaya devam edecek ama Ferhan Şensoy'un bir oyunundan ödünç ile söyleyecek olursak 'kahraman bakkal süpermarkete karşı' vaziyette... Bakalım nereye kadar direniş...

Oyda sinemada film izlemenin büyüsü başkaydı.

Sinemalar sosyalleşmenin, arkadaşlarla beraber film izlemenin, sinema kültürünü geliştiren sohbetlerin yapıldığı yerlerdi.

Geçen yüzyıl için 'sinema çağıydı' denilse yeridir.

Sinemada film izlemek hayatlarımıza dokunan güzel bir lükstü.

Yazının bundan sonrası 'nostaljik ağıt'tan ziyade, değerler aşınmasıyla alakalı...

Şimdi dijitale bağlanmış vaziyette, evde tek başına film izleyen nesillere 'sinemanın büyüsünden' bahsetmek beyhude bir çaba olur.

Çünkü teknoloji ile birlikte alışkanlıklar ve dolayısıyla insan da değişiyor.

Dünün zora talip olan insan tipinin yerini kolaycı bireyler alıyor.

İstisnalar kaideyi bozmaz elbet.

Kapitalizm yaklaşık iki asırdır tüm araçlarıyla değiştiriyor insanı. Devletlerin bu değişime karşı direniş yöntemleri ise demode olmuş durumda.

Kapitalizmin (küresel sermayenin, şirketlerin, popülizmin) ele geçirdiği 'birey' karşısında devletlerin konvansiyonel tutumu süpermarkete direnen bakkalların halini andırıyor.

Evvelde birkaç ürünü maliyetin altında satarak bakkaldan alış veriş yapan müşteriyi kendine çekmekle işe başlayan süpermarketler, (kapitalist sistem) ihtiyacımız olmayan şeyleri bile satın alalım diye kocaman market arabaları verdi elimize.