Hayatı bir romandı

Cumhuriyetin kuruluşuna giden yolda Büyük Millet Meclisi'nin bütçesinden basılıp dağıtılan ve Meclis kayıtlarına 'ceride-i islamiye' olarak geçen Sebilürreşad dergisi 1925 yılına gelindiğinde ise İstiklal Mahkemesi tarafından kapatılır.

Derginin başyazarı konumundaki milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un İstanbul'a gelişi sırasında derginin tabelasının hala indirilmediğini gören bir polis komiserinin canı fena halde sıkılır ve şu kaba sözleri sarf eder: 'Bak, indirmemişsiniz daha. Şu levhayı yanıma alayım, dışarıda parçalarım. Burayı hemen kapatacaksınız hemşehrim.'

Mehmet Akif Ersoy'un hayatı bir romanı roman kılacak unsurlarla dolu.

O roman yazıldı mı peki

Yitiksöz dergisinin bu ay yayınlanan (Ocak 2024) sayısında, Ali Emre'nin 'Mehmet Akif' romanı üzerine bir değerlendirmeye rastladım. D. Mehmet Doğan'ın kaleme aldığı yazıyı okuyunca, söz konusu romanı ivedilikle okuma ihtiyacı hissettim.

Mehmet Akif'in fırtınalı hayatı neden başlı başına konusudur

D. Mehmet Doğan'dan dinleyelim:

'Onun kendini dinine, milletine, vatanına adaması, fedakarca hayatını buna göre tanzim etmesi, buna mukabil ömrünün son yıllarını vatanından cüda olarak geçirmek zorunda kalması (ki İstiklal marşında 'Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda' diyecekti) başlı başına bir romanı besleyecek olay örgüsü veriyor.'

Ali Emre edebiyat serüvenine şiirle başladı. İlk kitabı Kıyamet Mevsimleri 1997'de yayınlandı. Daha sonra öykü, deneme ve inceleme eserlerine imza atan Emre, son yıllarda üst üste yayınladığı tarihi romanlarla dikkatleri üzerine çekti.

Bir üçleme olan Nureddin Zengi: Şark'ın Kandili (2017), Selahaddin: Şark'ın Kartalı (2018), Baybars: Şark'ın Kalkanı (2020) adlı romanlar, tarihe mal olmuş büyük şahsiyetler etrafında Kudüs meselesini ele alan romanlardı.