Gülmek bize lüks mü

30 yıl öncesinden bir anekdot aktaracağım ama öncesinde orada dile getirilen bakış açısının (30 sene sonra bile) değişmediğini esefle vurgulamak isterim.

O zamanlar genç bir muhabirim; karşımda mütedeyyin ve şöhretli bir yönetmenle yakın tarihimizin acı bir sayfasını ele alan ve sonrada epey ses getirecek olan filminin setinde röportaj yapıyoruz.

Şöyle bir soru yöneltiyorum: Hep toplumsal sorunları ele alan dramatik filmler çektiniz, hiç komedi yapmayı düşünmediniz mi

Aldığım cevap şuydu: Yapılacak daha önemli işlerimiz varken komedinin sırası mı

Kendi adıma, muhafazakar camiada mizahın bir tür 'hafif iş' sayılıp dışlandığını, ötelendiğini düşünürüm.

Hayır, insanlar elbet kendi aralarında gülüşüp eğleniyorlar ama iş bunu bir sanat formuna dökmeye gelince 'ağırbaşlılık' ağır basıyor.

Bir dönem 'Müzik haram mı helal mi, sinemada kadın oyuncu hangi ölçüde yer almalı' türünden tartışmalarla buraya kadar geldik.

Ne değişti bilmiyorum; şimdilerde bu konular pek konuşulmuyor, lakin mizah konusunda hala bir arpa boyu yol alınabilmiş değil.

Oysa edebiyatta ve görsel sanatlarda mizah, dozunda ve yerinde kullanıldığında çok etkili sonuçlar verir.

En netameli konular bile mizahın hamuruyla yoğrulup yumuşatıldığında herkes tarafından hüsnükabul görür.

Öyle haller de vardır ki ancak mizahla izah edilebilir.

Gülmek bize niye lüks olsun ki

Televizyon ekranlarında neredeyse tek mizah şovu BKM yapımı olan Güldür Güldür Şov ve benzeri Çok Güzel Hareketler Bunlar gibi programlar alanında rakipsiz olmanın konforuyla yol alıyorlar. Yakında bir komedi festivali de düzenleyecekler.