Gönül Dağı 'dalya' demişken...

En başını kaçırdığım için olsa gerek sonraki bölümlerini hiç izlemedim.Kanal değiştirirken denk geldiğimde ise her seferinde, fonda bağlama sesi eşliğinde ya ağlayan ya komikçe gülen karakterler gördüğüm için es geçtiğim bu dizi neden bu denli tutulmuştuTRT1'de yayınlanan Gönül Dağı'ndan bahsediyorum; reyting rekortmeni dizi geçen hafta 'dalya' diyerek 100. bölümüyle ekrana geldi.Nasıl oldu da bozkırda geçen bu dizi seyirciyi mıknatıs gibi kendine çekti, gönül tellerini titrettiGeniş kitlelerin sempatisini kazandığına göre, dizideki mesele, elbette benim 'zapping' yaparken gördüğümden daha derin ve anlamlı olmalıydı.Dizinin sadık takipçisi olduğunu bildiğim arşiv müdiremiz Saniye Acar'dan, bir seyirci nezdinde, Gönül Dağı'nın sırlarına dair notlar aldım.İşte dikkatli bir izleyicinin gözünden Gönül Dağı:1-Dizide Anadolu insanının duygu dünyası iyi yansıtılıyor; hüzünle neşenin iç içe geçtiği bir hikaye ve her şeyden önemlisi samimiyet var.2-Oyuncular rollerini profesyonellik ve samimiyet içinde oynuyorlar. Bu da seyirciye geçiyor. Zaten içlerinde çok iyi tiyatrocular da var. 3-Dizide eşini kaybeden bir başrol oyuncusu vardı; Taner karakteri... Benim kardeşim de eşini kaybetmiş biri olarak, kendi yaşadığı acıları, duyguları Taner karakterinde samimiyetle gördüğünü söylemişti. Demek ki duyguyu seyirciye geçirmede iyiler.3-Müzikler de çok başarılı. Özellikle Neşet Ertaş türküleri... Anadolu'nun unutulmaya yüz tutmuş gelenek ve göreneklerinin işlenmesi, senaryoda yer alan özlü sözler dizinin ruhuna, dokusuna çok uygun. 4-Bozkırın havası, gündoğumları, günbatımları diziyi görsel