Düşman uyumaz

Devletimizin sınırları şehit kanıyla çizildi.Bu cümle, 'klişe' gelebilir, ancak bu böyle.Şanlıurfa'ya gittiğimde görmüştüm; şehrin tarihi minarelerinde 'mühürlenmiş yara' gibi duran mermi delikleri, Kurtuluş Savaşı'nda verilen mücadelenin izlerinden başka bir şey değildi.Aynı şekilde, Büyük Taarruz'un üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen savaşın yaşandığı arazilerde bozguna uğratılan Yunan askerlerine ait miğfer ve mermilere rastlanıyor. Milli Mücadele yıllarına ilişkin uzun yıllardır bölgede çalışmalar yapan, Taarruz ile ilgili kitaplar kaleme alan Afyonkarahisarlı araştırmacı-yazar Hasan Özpunar bunun şahidi mesela.Özpunar, Afyonkarahisar'da savaşın yaşandığı arazilerde gezerken kısa süre önce Yunan askerlerine ait miğfer ve çok sayıda patlamış, patlamamış mermi bulmuş.Çok değil, bundan 100 yıl önce Yunan'ı, Fransız'ı, Ermenisi bir olmuş, Anadolu'nun çeşitli vilayetlerini işgal etmiş, yağma ve katliamlara girişmişti.Mehmetçik, Atatürk, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir başta olmak üzere bütün komuta kademesiyle birlikte cephelerde mücadele verirken, Anadolu halkı da bulundukları şehirlerde, köylerde 'gavur'a direniyordu.Anadolu'da bir müzede gördüm; erkekleri savaşa giden kadınlar, silah sesi çıkaran 'tahta bir düzenek' icad etmişler ve geceleri bu düzenek sayesinde çıkardıkları seslerle düşmana korku salmak istemişler.Bunca yokluk içinde neler yapmışlar.Uzak bir tarih olmamasına rağmen, bu kutlu direnişin, çekilen acı ve zaferlerin hatırası yeterince canlı tutulabildi miCephede veya masada... Kazanılan her zafer tarihe kayıt düşer lakin türkülerle, romanlarla, sinemayla, resimle veya sanatın başka enstrümanları ile yaşar.Bizim nesiller galiba bunu yapmakta ağır davranıyor.Kurtuluş Savaşı'nın, Çanakkale'nin yazılmış pek az romanı, filmi, tiyatro oyunu vardır.Yönetmen Yücel Çakmaklı 'Sahibini Arayan Madalya' filminde