Âma dilencinin 'Yavuz Ağa'sı...

Ecdat öyle kavi, sağlam yapılar yapmış ki (yüz yıllar geçse de) bugün hale ayakta, hala görev ifa ediyorlar. Camiler, medreseler, hanlar, hamamlar...

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi de, bir Mimar Sinan yapısı olan Kızlarağası Medresesi'nde (Sultanahmet) hizmet veriyor.

O şube, günümüz İstanbul'unun en canlı, en hareketli kültür mahfillerinden... Adeta 'görünmeyen fakülte'...

Ne zaman yolunuz düşse, bir bardak sıcak çay vereniniz olur.

Sıcak çayla da kalmaz, koyu sohbetlere, edebiyat programlarına, anma etkinliklerine denk gelebilirsiniz.

Necip Fazıl'ın Büyük Doğu ekolünün günümüzdeki has takipçilerinden yazar, muhabbet ehli Muzaffer Doğan ağabeyin daveti üzerine yolum TYB'ye düştü.

Yakın zamanda ebediyete uğurladığımız Yavuz Bülent Bakiler için anma ve hatim programı vardı.

ÜSKÜDAR'DA BİR KİTABEVİ

TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı ayakta, elinde mikrofon, aksakallı, derviş görünümlü birini yanına almış, haziruna takdim ediyordu. O kişi, uzun yıllar boyunca yayıncılığı bir aşk işi olarak, hakkını vererek yapan Fatih Yurdakul'dan başkası değildi.

Yurdakul, uzun yıllar Ankara'da pek çok siyasetçinin, sanatçının, edebiyatçının gelip geçtiği Fatih kitabevinin sahibi. Şimdi bir şubesi de İstanbul Üsküdar'da...

Bıyıklı takdiminde şöyle anlatıyor Yurdakul'u:

"Her geçen gün dijitalleşen hayatın içinde, bir kitabevinin kapısının aralanması; sadece raflara kitap dizmek değil, ruhlara nefes, gönüllere ümit taşımaktır. Yıllardır Ankara'da kitapçılık yapan, düşünce ve edebiyat dünyamıza mühim katkılar sunan kıymetli büyüğümüz Fatih Yurdakul'un İstanbul'da böyle bir kültür ocağına öncülük etmesi, bizler için sevinç vesilesidir. Üsküdar gibi tarih ve irfan yüklü bir semtte, Fatih Kitabevi'nin açılması, adeta geçmişle gelecek arasında kurulan zarif bir köprüdür.'

O kitabevleri ki bir zamanlar sohbetin, kültürün merkezi, edebiyatın, fikrin nabzının attığı mekanlardı. Şimdi AVM'lere taşındı bazıları ama eski ruhu taşıyanlar birer birer hayatımızdan çekildiler.

Kitapla dost olanların, muhabbetin, hikmetin ve fikrin adresi kitabevlerini ihmal etmemeleri gerekiyor. O halde Üsküdar'daki (manzarasıyla da eşsiz olan) Fatih Kitabevi'ne yolumuzu düşürmek gerekiyor.

'ALLAHIM BENİ BUNLARIN ELİNDEN KURTAR'

TYB'de Yavuz Bülent Bakiler merhumun ardından Kur'an-ı Kerim tilaveti yapıldı, hatim duaları okundu. Hatıralar aktarıldı. En ilginci Mahmut Bıyıklı'dan geldi.

Geçmiş zaman... Sivas'ta (Duran Bey adında) bir adam varmış, ama imiş, dilencilik yapıyormuş.

Yavuz Bülent Bakiler bu adamcağızla hasbelkader tanışmış, hikayesini dinlemiş.

Şöyle ki... Bir çete, bu ama dilenciyi kaçırıp kendi çıkarları için dilendirmeye başlamışlar. Adamcağız her gün dua ediyormuş, 'Allah'ım bir kulunu gönder, beni bunların elinden kurtar...'

Bakiler ile tanışınca da 'İşte' demiş adam, 'Allah, Adalet Partisi Sivas İl Başkanı, avukat Yavuz Bülent Bakiler'i gönderdi.'

Hikayeden çok etkilenen Bakiler, 'Duran Bey, seni kurtaracağım kardeşim' demiş, araştırmış etmiş adama Ankara'da bir fabrikada iş bulmuş, giyim kuşam almış, takım elbiseyle donatmış, dilenci bambaşka bir adam olup iş görüşmesine gitmiş. Fabrika sahipleri adamın ama olduğunu anlayınca 'Biz birinin geleceğini biliyorduk ama kör olduğunu bilmiyorduk. Burada senin yapabileceğin bir iş yok' deyip göndermeye çalışmışlar. Duran Bey de, 'Ben yıllarca dilencilik yaptım, bana iş verirseniz iyi para sayarım ve hesap işinden anladım' demiş. Bunun üzerine fabrikanın muhasebe bölümünde işe başlamış.

Gel zaman git zaman, Yavuz Bülent Bakiler zor zamanlardan geçiriyormuş. İşsiz ve parasız... Hayatının en zor dönemlerinde bir gün kapı çalmış. Çıka gelen Duran Bey imiş. 'Yavuz Ağam' demiş, 'Sen kimseye bir şey demiyorsun ama biliyorum, ihtiyacın var' deyip sattığı evinin parasını Yavuz Bey'e uzatırken, 'Yavuz ağam vallahi, billahi bu para sana helaldir, borç değildir' diye eklemiş. Yavuz Bey alır mı hiç! 'Olmaz' demiş. Olurdu olmazdı, Duran Bey çok ısrar edince Yavuz Bey kurtulmak için 'Peki ama borç olarak alırım. Bir yılda öderim, her ay şu kadar taksiti Sivas'ta falanca kişiden gidip alacaksın' demiş. Öyle anlaşmışlar. Yavuz Bey, Duran Bey'den aldığı paraya hiç dokunmadan, olduğu gibi bahsettiği kişiye bırakmış. Duran Bey de gidip her ay belirlenen taksiti almış. Yani kendi parasını...