Kesik gövdede, parçalanmış dalda baltayı görüyorsun. Oysa ağaç ayakta kalmak için neler yaptı bir bilsen. Ümit Özdağ'ı hapse at, Suat Toktaş'ı tutukla, teğmenlerin üniformasını çıkar! Eleştirene de "bağımsız ve tarafsız yargı" de! Sahi bağımsız soruşturmacılar, tarafsız karar vericiler kaldı mı
Mezuniyet töreni sonrası anayasaya bağlılık yemini eden teğmenler ordudan atıldı. Sorsanız "konu Mustafa Kemal değil disiplinsizlik" diyorlar. Her şeyin usulüne uygun olduğunu anlatıyorlar. Süte karışan sudan ise bahsetmiyorlar. Kararın ardından süreci takip edenlerle konuştum. Bir kısmını basından okumuştuk. Ancak dahası varmış.
BASKI İLE ALINAN KARARHepimiz biliyoruz. Aslında karar, bakanın açıkladığı gibi 25 Kasım'da çıkacaktı. Ancak soruşturma dosyası için hazırlanan amir kanaatleri istenildiği gibi yazılmamıştı. Ve dosyalar bu gerilim nedeniyle 25 Kasım'a yetişmedi. Dosyaya yukarıdan bir müdahale olduğunu okuyanlar görüyordu. Öyle ki... Anlatılana göre adını herkesin bildiği o komutan, kanaat formunun üzerine kendi el yazısıyla "düzeltip tekrar gönderin" notunu düşmüştü. Sonra...
Yine adını herkesin bildiği bir başka komutanın, teğmenlerin birinci ve ikinci sicil amirleri olan askerlere yaptığı baskı başladı. Defalarca odasına çağırdı. İkna etmeye çalıştı. O kadar ileri gitti ki... Televizyon kanallarında hükümete yakın isimlerin yaptığı yorumları gönderip izlemesini istedi. Sicil amirleri yine direndi. Bu kez, yurtdışı geçici görevlere gönderilmemekle, isteneni yazmadıkları takdirde başka yerlere görevlendirilecekleri tehdidiyle karşılaştılar. Hatta isteneni yazacak asker aranmaya başladı bile.
Sonunda 14 Aralık günü, "o odada", baskı ile iki sicil amirine, istenen kanaat yazdırıldı.
Kısacası...
"YDK kararı böyle çıktı" demeyin. Zaten belli olan karar, hazırlanan karar, çıkması için bütün evrakları düzenlenen karar, baskı ve tehditle yaratılan karar, sadece yazıldı.
Bu kadar değil.
TEĞMEN EBRU'YA SERT SÖZLERTeğmenlerin mezuniyet töreninden iki hafta kadar sonra, kritik görevdeki bir komutan Topçu Okulu'nu ziyaret etti. Önce bütün teğmenlerin karşısına çıktı. Ardından 10 teğmenin sicil numarasını verdi. Bu isimlerle özel konuşacağını söyledi. Toplam 6 saatlik bir görüşme yaşandı. En sert konuşmayı Teğmen Ebru ile yaptı. Ona, yaşananların baş sorumlusunun kendisi olduğunu söyledi. "TSK'de hiçbir disiplinsizlik cezasız kalmaz" cümlesi zaten aylar sonra gelecek kararı haber veriyordu.
Bir müdahale daha oldu. Bu süreçte teğmenlere sahip çıkacağı düşünülen ve karara bu şekilde etki etmesi beklenen askerlerin de yeri değişti. Kızağa alınarak aksi yönde müdahalelerin önüne geçildi.
ÜSTÜNDE GÖLGE OLAN ASKERLERSöylenenler bu kadar değil.
Biliyorsunuz bu köşede sıkça vurguluyorum. İster savcı olsun ister hâkim. "Verilmesi istenen kararlar"da üstünde gölge olan insanlar hep kritik rol oynuyor. "Yap" denileni yapmaları, yapmazsa kellesinin alınması daha kolay oluyor.
Teğmenlerin atılması için çaba sarf eden komutan A'nın durumu da böyle.
Teğmenler ağustos sonundaki törenden ötürü soruşturuldu. Ama A'nın başı, bir ay önceki bir başka soruşturmayla dertteydi. Komutan A. hakkında, şikâyetler nedeniyle, 29 Mayıs'ta başlayıp 3 gün süren bir soruşturma yapıldı.
Soruşturma konularından biri "sera"ydı. Evet, yanlış okumadınız, sebze serası!
Şöyle anlatayım...